aklıma
michael moore'un
sicko adlı belgesel filmini getirmiş uygulamadır.
bilindiği üzere amerika birleşik devleti'nde ilaçlar marketlerde satılmaktadır. herhangi bir süpermarketten ihtiyacınıza göre ilaç alabilmektesiniz; aynı yerden domates de çamaşır suyu da ilaç da satın alabiliyorsunuz. işte ilaç satışındaki bu uygulamanın ne kadar saçma ve yanlış bir uygulama olduğunu ortaya koyabilmek adına ingiltere'deki sistemi (ki şu anda türkiye'deki mevcut sisteme benzemektedir) gösteren moore, bir eczane sahibi ile röportaj yapmış ve şu soruyu sormuştur:
- buradan (eczanede) deterjan alamıyor muyum?
karşılığı şu olmuştur:
- hayır, ben deterjan satmak için eğitim görmedim. yani hayır.
şimdi bunun tam tersini düşünelim. yani deterjan satmak için dirsek çürütmemiş bir adam nasıl deterjan satamayacaksa, ilaç satmak için eğitim görmemiş bir market görevlisi de haliyle ilaç satamayacaktır.
bir halkı kendi kendine oyalanması için, halkın ciddi konularda düşünmemesini sağlamak için, ot gibi yaşayıp kendi dertlerine boğulmasını sağlamak için oynanacak bir iki tane temel "oyun" var. halkın sağlığıyla oyna ve eğitme. eğitme ki akıl edemesin "boyundan büyük" işlere, sağlığıyla oyna ki kendinden başkasını düşünemesin.
bir ülkenin sağlığıyla oynamak, o ülkenin halkına yapılabilecek en büyük ihanettir. bunun adı ihanettir. bu işten ekmek yiyene de, bu iş sayesinde şifa dağıtılana da...
lafı uzatmanın alemi yok aslında. iş bilmez insanların eline düşmeyegör bir kere. önce halk olarak huzurundan oluyorsun, sonra da sağlığından.