içimde ukte kalacaktı ucundan değinmezsem bu kült programa, kutsal öğretim setine. daldan dala atlayacak da olsam bir şeyler diyeyim.
gerçekten de insan üzerinde bıraktığı etki, hafızada edindiği yer sebebiyle "adının hakkını veren" nadir programlardan biri olarak değerlendirilebilir...de ne hakmış birader ver ver bitmedi yıllardır.
bir zamanlar hbb kusturuncaya, genç olsun yaşlı olsun tüm dimağlarda hasar yaratıncaya kadar yayınlardı. bu hbb'yi çoğumuz hatırlıyor olmalıyız. en azından şu "canlı yayın esnasında donan ve bir daha haber alınamayan kanal" diye. en azından "sinyal yok" yazısını görmek için her gün tv başına oturup da canlı yayın esnasında donan sarışın sunucuyu görüp tekrar tekrar kahrolduğumu bilirim. işte megahafıza programının sunucusu, şovmeni, bilinç üstü olan hafıza şampiyonumuz melik duyar da en az donakalmış sarışın hbb sunucusu kadar zihnimde yer etmiş biridir.
hbb efsanesinin donuşu ile birlikte bayrağı alan flash tv sayesinde/yüzünden megahafıza fenomeni kitlelere ulaşmaya devam etti ve etmekte; tabi eski popülaritesinden eser kalmamış bir halde. bir dönem çevremizde rastladığımız bugün doğan çocuklara isimler tadındaki "morsel, "posteriti" gibi ilginç adlara sahip çocuklar hep megahafıza fenomeninin zirvede olduğu, anaların çocuklarına "melik duyar ve megahafıza efsanesi"ni ninni diye söyler olduğu yıllara tekabül eder. bu programın/setin faydası yoktur, bundan yararlanan gençler olmamıştır demek elbette haksızlık olur. fotografik hafıza tekniği 20 olan çocukların yetişmesinde elbette pay sahibidir; kimisine vizelerde çılgın attırmış, kimisine de 3 basamaklı sayıları kafadan çarparak kız tavlama imkanı yaratmış olabilir; lakin benim ilgilendiğim konu bundan çok, programın yarattığı travmatik etki.
bazen düşünüyorum biz mi daha şanslıyız yoksa bizden sonraki çocuklar mı diye. biz "megahafıza ve melik duyar" ile büyürken onlar "pokemon ve şeker kız candy" ile büyüyüp serpildiler/serpiliyorlar. travmatik etki demiştik paragraf atlasak da konuyu dağıtmayalım. bu etkiden kastım insana bildiği ingilizceyi unutturma, kağıt oyunlarında basiretsizlik gibi beyin suladırma vakalarıdır. ekranın karşısında sürekli "morsel bak lokma kalmadı", "poster iti bunlar pü, bak ingilizcesi bu türkçesi şu", "sue vardı bizim gurbetçi arkadaşın karısı kaçmış orspu" gibi şeylerle sözde ingilizce öğrenilebildiği söylenir ve öğretilmeye çalışılırsa elbette buna "bi dağıl git ya, çizgi film izlicem ben" demek beynin hakkıdır. tabi bu sitemimin, bok atma çabamın melik abiye olan kırgınlığımla alakası yoktur. beni programına çıkartmamış, "karo papaz, sinek valesi, iki de as olsa vermiştim elinize hehe" dememe izin vermemiş olabilir. bundan da aile arasında ya da eşe dosta yapılan mutevazı şovlarla mutlu olabilmeyi, mutlu edebilmeyi öğrendik belki de. buradan virajı alamama pahasına az önceki travmatik etkiye dönecek olursak; kanal sayısının az olduğu dönemde ekrandaki bir amcamın parmağını sallayarak "şşt olm sen var ya totoşsun lan, şusun busun" dediğini hayal ediyorum da bu da bir süre sonra insanda "acaba adam bir şeyler gördü de biliyor da mı söylüyor lan" hissi yaratabilir, özellikle yaş küçükse. işte megahafıza olayını bunun hafif versiyonu olarak değerlendiriyorum bazen... "acaba sue'yla kemal ayrılmış mı?, olan ortada kalan çocuğa oldu yazık mk", "selin ardından halkta moraller nasıl, son durum ne?" vb...
sözün özü; yukarıdaki isyan bu haykırış (en azından bi yere kadar) megahafıza öğretisine ya da büyük şampiyona değildir. benim tepkim kimilerinin yayın akışına, televizyon gibi güçlü bir kitle imha silahının bu şekilde kendi kendimizi yok etmek amacına yönelik kullanılmasınadır. bunun yanında hbb ve flash tv gibi topluma sözümona hizmet etmiş ve etmekte olan kanalları da yerme hakkı bir raddeye kadar elbette. biz de biliyoruz ki canlı yayınlar, çılgın programlar, devasa stüdyolar ya da ne bileyim donmayan çıtır sarışın sunucular para işi..
gerçekten de insan üzerinde bıraktığı etki, hafızada edindiği yer sebebiyle "adının hakkını veren" nadir programlardan biri olarak değerlendirilebilir...de ne hakmış birader ver ver bitmedi yıllardır.
bir zamanlar hbb kusturuncaya, genç olsun yaşlı olsun tüm dimağlarda hasar yaratıncaya kadar yayınlardı. bu hbb'yi çoğumuz hatırlıyor olmalıyız. en azından şu "canlı yayın esnasında donan ve bir daha haber alınamayan kanal" diye. en azından "sinyal yok" yazısını görmek için her gün tv başına oturup da canlı yayın esnasında donan sarışın sunucuyu görüp tekrar tekrar kahrolduğumu bilirim. işte megahafıza programının sunucusu, şovmeni, bilinç üstü olan hafıza şampiyonumuz melik duyar da en az donakalmış sarışın hbb sunucusu kadar zihnimde yer etmiş biridir.
hbb efsanesinin donuşu ile birlikte bayrağı alan flash tv sayesinde/yüzünden megahafıza fenomeni kitlelere ulaşmaya devam etti ve etmekte; tabi eski popülaritesinden eser kalmamış bir halde. bir dönem çevremizde rastladığımız bugün doğan çocuklara isimler tadındaki "morsel, "posteriti" gibi ilginç adlara sahip çocuklar hep megahafıza fenomeninin zirvede olduğu, anaların çocuklarına "melik duyar ve megahafıza efsanesi"ni ninni diye söyler olduğu yıllara tekabül eder. bu programın/setin faydası yoktur, bundan yararlanan gençler olmamıştır demek elbette haksızlık olur. fotografik hafıza tekniği 20 olan çocukların yetişmesinde elbette pay sahibidir; kimisine vizelerde çılgın attırmış, kimisine de 3 basamaklı sayıları kafadan çarparak kız tavlama imkanı yaratmış olabilir; lakin benim ilgilendiğim konu bundan çok, programın yarattığı travmatik etki.
bazen düşünüyorum biz mi daha şanslıyız yoksa bizden sonraki çocuklar mı diye. biz "megahafıza ve melik duyar" ile büyürken onlar "pokemon ve şeker kız candy" ile büyüyüp serpildiler/serpiliyorlar. travmatik etki demiştik paragraf atlasak da konuyu dağıtmayalım. bu etkiden kastım insana bildiği ingilizceyi unutturma, kağıt oyunlarında basiretsizlik gibi beyin suladırma vakalarıdır. ekranın karşısında sürekli "morsel bak lokma kalmadı", "poster iti bunlar pü, bak ingilizcesi bu türkçesi şu", "sue vardı bizim gurbetçi arkadaşın karısı kaçmış orspu" gibi şeylerle sözde ingilizce öğrenilebildiği söylenir ve öğretilmeye çalışılırsa elbette buna "bi dağıl git ya, çizgi film izlicem ben" demek beynin hakkıdır. tabi bu sitemimin, bok atma çabamın melik abiye olan kırgınlığımla alakası yoktur. beni programına çıkartmamış, "karo papaz, sinek valesi, iki de as olsa vermiştim elinize hehe" dememe izin vermemiş olabilir. bundan da aile arasında ya da eşe dosta yapılan mutevazı şovlarla mutlu olabilmeyi, mutlu edebilmeyi öğrendik belki de. buradan virajı alamama pahasına az önceki travmatik etkiye dönecek olursak; kanal sayısının az olduğu dönemde ekrandaki bir amcamın parmağını sallayarak "şşt olm sen var ya totoşsun lan, şusun busun" dediğini hayal ediyorum da bu da bir süre sonra insanda "acaba adam bir şeyler gördü de biliyor da mı söylüyor lan" hissi yaratabilir, özellikle yaş küçükse. işte megahafıza olayını bunun hafif versiyonu olarak değerlendiriyorum bazen... "acaba sue'yla kemal ayrılmış mı?, olan ortada kalan çocuğa oldu yazık mk", "selin ardından halkta moraller nasıl, son durum ne?" vb...
sözün özü; yukarıdaki isyan bu haykırış (en azından bi yere kadar) megahafıza öğretisine ya da büyük şampiyona değildir. benim tepkim kimilerinin yayın akışına, televizyon gibi güçlü bir kitle imha silahının bu şekilde kendi kendimizi yok etmek amacına yönelik kullanılmasınadır. bunun yanında hbb ve flash tv gibi topluma sözümona hizmet etmiş ve etmekte olan kanalları da yerme hakkı bir raddeye kadar elbette. biz de biliyoruz ki canlı yayınlar, çılgın programlar, devasa stüdyolar ya da ne bileyim donmayan çıtır sarışın sunucular para işi..