john kerry'nin, suriye'de kalıcı bir çözüm için önünde sonunda esad ile müzakere etmek gerekeceğine dair açıklaması üzerine şu lafı etmiş:
"esad'la müzakere edecek ne var. 200 binden fazla insan öldürmüş ve kimyasal silah kullanmış bir rejimle neyi müzakere edeceksiniz. bugüne kadarki müzakerelerden hangi sonuç ortaya çıktı"
gerçekten geldiğimiz noktada esad ile müzakere etmek kötü bir nokta. bu türkiye'nin dış politikada, hem de suriye'ye yenilmesi demek. ancak kerry'nin böyle bir laf etmesinde çok ciddi ve gerçekçi sebepler de var. bunlar bir kenarda dursun. ama mevlüt'ün şu sözündeki üç büyük hatayı da paylaşmak isterim.
"esad 200.000'den fazla insan öldürdü."
esad'a bağlı ordu ve milisler pek çok kişiyi öldürdü ama bunların sayısı 200.000 değil. bu sayı
suriye insan hakları gözlemevi tarafından sağlanan tartışmalı ve toplam sayıdır. bu sayının içinde esad yanlısı olduğu için "demokrasi talep eden barışçı göstericiler" ve ışid&el nusra tarafından katledilen binlerce sivil ve esad'ın ordusu da dahil. eğer kaynaklara gidecek olursanız mevlüt'ün verdiği bu sayının yarısı kadarının esad'a bağlı olan sivil ve askerlerden oluştuğunu ve bu sayının %30 kadarının da bizim şu an "müzakere" ettiğimiz muhalif gruplar tarafından öldürüldü.
"esad kimyasal silah kullandı"
bununla ilgili hala somut bir kanıt yok. zira hem türkiye hem de abd bunu askeri müdahale için kırmızı çizgi olarak deklare etmelerinin üzerinden birden fazla defa bu iddia ortaya çıktı. birinde türkiye deliller toplayarak amerika'yı müdahaleye ikna için gitti. ancak beyaz saray'daki görüşmede cia, kimyasal silah kullanan tarafın esad olmadığı gerçeğini uzun adam'ın suratına çarpınca beyaz saray'ın güllü bahçesinde yağmur altında mahzun bir basın açıklamasıyla geçiştirmişti. amerika'nın kendi iddiası da rus uydularının sağladığı görüntülerle çürütüldü. sonrasında da esad tüm kimyasal silahlarını imha ettirdi ve bunu abd dahil uluslararası gözlemciler de teyit etti. ancak şu an halen suriye'de kimyasal silahlar kullanılmaya devam ediyor. bunları kullananın esad rejimi olmadığı da bilinmesine ve belgelenmesine rağmen...
"bugüne kadarki müzakerelerden bir şey çıkmadı."
hangi müzakereler? iç savaşın başında türkiye esad ile müzakere ederken bir yandan silahlı muhaliflerin türkiye içinden lojistik destek almasına ve burada karargah kurmasına müsade ediyordu. olayların kıvılcımı çaktıktan çok kısa bir süre içinde suriyeli sivillerin silahlandığını gördük ya, o silahların büyük kısmı türkiye üzerinden giriyordu. ve buna rağmen devam eden müzakereleri bir washington ziyareti sonrası biz kestik. sonrasında da ateşkes müzakereleri oldu. esad ateşkesi kabul edip beklerken muhaliflerin mevzi kazanabilmesi için ateşkesi bozarak saldırmasına sadece seyirci kalmakla yetinmedik ve istihbarat desteği sağladık. esad birlikleri karşılık verince de yine o suçlu oldu. sonrasında batı cenevre'de çözüm üzerine bir müzakere konferansı düzenledi. buna esad rejimi çağrılmadı bile. ikinci cenevre konferansında ise esad rejimi davet edildi ama onları susturmak için her çalışmaya türkiye de dahil oldu. buna rağmen esad insani yardım, kimyasal silahların imhası, vb. konularında pek çok taviz verdi. buna rağmen biz hala müzakereden ziyade günden güne eriyen suriye muhalefetini nasıl eğitir, silahlandırır ve esad'ın üstüne salarız derdindeyiz.
sonra gelelim bir süre kenara bıraktığımız suriye'nin mevcut durumuna. mevcut durum şudur:
suriye'nin kuzeyinde kürtler kendi borularını öttürüyor.
ülkenin üçte biri ışid kontrolü altında.
suriyeli muhalifler ve özgür suriye ordusu sadece onlara destek veren türkiye ve israil hududu civarında varlık gösteriyor. bunların da suriye'deki en büyük tehdit olan ışid'e karşı şansı yok.
geri kalan da esad...