muallim naci

göynük çoban göynük çoban
asıl adı ömer naci (1850 istanbul - 1893 istanbul). şair, yazar. varna'da ve istanbul'da bir dönem muallim, kâtip ve gazeteci olarak çalıştı. 1891'de "ertuğrul gazi bey" adlı manzume sayesinde ii. abdülhamid tarafından osmanlı tarihini yazmak üzere vakanüvis olarak görevlendirildi. 93'de kalp krizi sonucu öldü. tanzimat sonrası dil ve edebiyatta eski-yeni tartışmalarında eskiyi, divan şiirine bağlılığı savundu. ancak kullandığı dilde sadeliğe ve türkçenin doğru kullanımına da önem verdi.
vaktinde varna'da adını taşıyan bir okul dahi açıldı, eski varnalılar bilir. artık büyük olasılıkla yoktur ya da ismi değiştirilmiştir.
z3yn3p z3yn3p
edebiyatımızda hak ettiği değeri bulmayan ve anlaşılmayan yazardır. kendisi çok yönlü ve adının önündeki muallim kelimesinin her harfini hak eden biridir. ama o zamanın şartlarının şimdikinden pek farklı olmadığı öngörülürse değerinin anlaşılmaması yadırganacak bir durum değildir. 43 yaşında vefat etmesine rağmen pek çok eser bırakmıştır. mesela lügat i naci nin edebiyattaki yeri tartışılmaz. edebiyatçılar çok ender rastlanan bir kelime gördüğünde "naciye baktın mı?" derler ya da bir kelimeyi bulamadığını anlatmak için "naci de bile yok" denilir.
diğer bir eseri olan ıslahat ı edebiyenin gerek verilen örneklerdeki seçim gerekse uslup yönünden diğer belagat kitaplarından daha nitelikli olduğu aşikardır.
biyografi alanında "esami"si gerek "osmanlı şairleri" adlı eserleri pek çok araştırma için kaynak niteliğindedir.

muallim naci'nin şiirleri düz yazıdaki ustalığı ile mukayese edilrse daha az başarılı niteliktedir.
yazarın kendine ait 28 eseri mevcuttur. ayrıca 12 tane eseri de (1i fransızca 11i arapça ) dilimize tercüme ederek kazandırmıştır. aşağıdaki beyit mezarında yazılı olandır:

hak-perestim arz-ı ihlas ettiği dergah bir
bir nefes tevhidden ayrılmadım allah bir
ıslık çalamadığı için metroyu kaçıran adam ıslık çalamadığı için metroyu kaçıran adam
gazel
oldu cân hem-bezm-i cânân dinlemem sussun cihân
gûş-i cânım dinlesin ârâm-ı cânım söylesin

hem-…: ...daş (hem-şehri=aynı şehirden gibi)
bezm: meclis
cânân: sevgili
hem – bezm – i cânân: sevgili ile birlikte olma hâli.
gûş: kulak
gûş-i cân: can kulağı
ârâm: durma, eğlenme. durulan, sükûnetbulunan yer. zımnen- sevgili.
ârâm-ı cân :can durağı; sevgili.

[sevgili ile buluştum. artık kimseyi dinleyemem; herkes sussun. can özüm söyleyecek, can kulağım dinleyecek.]


bir zemân ben söyledim kim bildi bundan böyle de
gönlümün hâlin yıkılmış hânümânım söylesin
hânümân : ev, bark, ocak.

[hayli zamandır ben söyledim; anlayan oldu mu? bundan böyle viran olmuş evim- ocağım söylesin artık.]

meşhedim mahşer kesilmiş bende yok sözden eser
kıssa-i rengînimi hûn-ı revânım söylesin

meşhed : şehidin defnolunduğu yer.
rengîn : renkli
hûn : kan
hûn-i revân: akan (yürüyen) kan
[kabrim mahşer yeri gibi sessizdir. artık benim renkli hikâyemi akan kanım anlatsın.]

ben nihân oldumsa âsârım nihân olmaz durur
şânımı ahlâfa sît-i câvidânım söylesin

nihân: gizli.
âsâr: eserler
ahlâf: halefler (bizden sonrakiler)
sît: ün, iyi şöhret.
câvidân: dâimî kalacak olan.

[ben kabre girer, gözden gizlenirim ama eserlerim kalacaktır. bizden sonrakilere onlar anlatsın artık.]

bir zemân olsun bana seng-i mezârım tercemân
ben yoruldum söylemekten tercemânım söylesin

seng: taş
[bir müddet de mezar taşım bana tercüman olsun. ben söylemekten yoruldum, tercümanım söylesin.]
souvarine souvarine
tanzimat 2.dönem sanatçısıdır.çağdaşı r.mahmut ekrem'in ''zemzeme'' adlı şiir kitabının önsözüne istinaden demdeme'yi yazmıştır.mahmut ekrem ile tartışmalarının özü ''abes-muktebes'' kelimelerinin kafiyelenişidir.lakin osmanlıcada bu iki kelimenin yazılışları farklı olduğu için bugünkü dil ile yapılamayacak bir tartışmadır.
oyledegılo oyledegılo
istanbula geldiği ilk yıllarda "saadet" ve "vakit" gazetelerinde çalışmış, galatasaray lisesinde edebiyat dersi vermiş tanzimat dönemi şairi ve yazarı.

eserleri şöyledir;

muallim (1886, tenkitler)
yazmış bulun­dum (1884, tenkitler)
demdeme (1886, tenkit)
ıstılahat-ı edebiyye (1889, edebiyat terimleri sözlüğü)
osmanlı şâirleri (1890)
esâmî (1891)
lügat-ı nâcî (osmanlıca sözlük, 1904)
zâtü'n-nitâk-ayn yahut ibni'z-zübeyr (man­zum tarihi diyalog, 1890)
heder (oyun, 2 perde, 1910)
hurda-furûş (2. kısım, arapça'dan tercüme 1884)
hikemü'r-rufâî (arapça'dan, 1886)
sânihatü'l-arab (arapça'dan, 1887)
hurda-furüş (1. kısım, farsça'dan tercüme, 1887)
sânihatü'l-acem (farsça'dan, 1887)
nümûne-i suhan (farsça’dan, 1890)
ömer'in çocukluğu (hatıralar, 1889)
mektuplarım
mu­haberât
ı'cazü'l-kur'ân
medrese anıları


şiir kitapları;

ateş pare (1884)
şerare (1885)
fürûzân (1886)
sünbüle (1890)
yâdigar-ı nâcî (1896)
sakil sakil
kendisi ahmet mithat efendi tarafından tercüman-ı hakikat'ın edebiyat sayfasının editörlüğüne getirilmiş, ahmet mithat efendi'nin kızıyla evlenmiş ancak daha sonra kayınpederi tarafından "tercüman-ı hakikat'ı eski şiirin temsilcisi hâline getirmek"le suçlanıp istifa ettirilmiştir. kendisi aslında en az diğerleri kadar yenicidir ancak eskinin de tam anlamıyla terk edilmemesi gerektiğini savunmuştur. o yüzden ismi eskiciye çıkmış ve dışlanmıştır.