"narsist kişiler kendilerini "güçlü" hissedemediklerinde "bir tanrı gibi tüm güçlü" olma fantezisi kurarken; bilinçdışında kendini "hiç" hissettikleri için de "biricik" olmak ister."
... ...
sevgi ve hayranlık bekleme hakkı narsist kişinin iç dünyasında önemli bir yer tutar. sevmek ve sevilmek için başarılı, kusursuz, mükemmel veya hayranlık uyandırıcı olmak gerektiğine inanır. bilinçdışı olarak sevilmemekten ve değer görmemekten yakınan narsist kişiler aslında kimseyi gerçekten sevmezler ve değer veremezler. yani narsist kişinin asıl sorunu aslında sevilmemek değil sevememektir.
sevdiği kişi, yürekten bir sevgiyle bağlanılan biri değil bilinçdışı çatışmalarına karşı ona güven veren, onu dengede tutan ve ona güç veren bir kalkan gibidir. birini çok fazla seviyor görüldüğünde bile samimi değildir ve çok ince bir istismarı içerir. çünkü narsist bir kişi için sevgi, o insana, kendisinin bir uzantısı, kendisine haz vermekle veya hayran olmakla yükümlü biri olarak davranması anlamına gelir. bu durumda narsistlerin sevecen ve saygılı görüntülerine aldanmamak gerekir.
yapaydırlar, çıkarlarını sevmektedirler, koşullu sevmektedirler. yani narsistler gerçekte insanları sevemezler, kendilerinden nefret ettikleri gibi insanlardan da nefret ederler. narsist kişi kendini seven değil kendinden nefret eden kişidir. çünkü kendine yabancılaşmış ve bilinçdışında kendini değersiz, yetersiz, eksik, kusurlu ve küçük gören narsist kişi; gücünü özbenliğinden değil duygusal yatırımda bulunduğu diğer insanların gözündeki hayranlık dolu ışıltılardan alır.
tüm savunmaları nefret ettiği özbenliğini bastırmak ve hayranlık elde etme yoluyla ilişkide olduğu diğer insanların nezdinde kendini sevilebilir hale getirmeye yöneliktir. ancak bu durumda, kendilik değerini yükseltebilir ve dolayısıyla kendini iyi hissedebilir. bu nedenle çevrelerindeki insanları sevilme ve hayranlık ihtiyaçları doğrultusunda davranmaya zorlarlar.
narsist kişiler spontane değildir, içinden geldiği gibi davranamazlar. yaralı ve kusurlu benliklerinin açığa çıkacağından kaygılandıkları, incineceklerini düşündükleri ve değersizliklerinin ortaya çıkacağından koktukları için kendiliğinden gelişen, aniden oluşan veya birdenbire meydana gelen durumlardan kaçma eğilimindedirler.
bu nedenle hissiz, ölçülü, mesafeli, kontrollü ve hesapçı davranırlar, spontane olamazlar, içsel dünyalarında çok yoğun bir yalnızlık yaşarlar.
samimi, yakın ilişki kuramamaları, kendilerini içtenlikle birine adayamamaları, kendilerini olduğu haliyle, tüm spontanlıklarıyla ortaya koyamamaları, ortaya koydukları takdirde içsel güçsüzlükleri nedeniyle travmaya maruz kalacakları endişesi sosyal hayatta sıkıntılı ilişkiler geliştirmelerine yol açar.
kendilerini oldukları haliyle serbestçe ifade edememeleri, gerçek duygularını yaşayamamaları nedeniyle insanlarla ilişkilerinde kaynaşmış hissedemezler, ayrı tutulma, dışarıda kalmışlık ve dışlanmışlık hisleri yoğundur.
narsist kişiler kendilerini "güçlü" hissedemediklerinde "bir tanrı gibi tüm güçlü" olma fantezisi kurarken; bilinçdışında kendini "hiç" hissettikleri için de "biricik" olmak ister. bilinçdışı bir tanrı gibi olma fantezileri nedeniyle başarılarını veya yeteneklerini abartırlar, kendilerini çok farklı ve özel bir kişi olarak algılarlar. kendilerini her şeyden çok sever görünürler. başarı ve gücün dayanılmaz ağırlığı altında ezilirler. hatta sorumlu oldukları insanlar veya kurumlar için risk alabilirler.
büyüklenmeciliğin yanı sıra, tıpkı borderline kişiler gibi, güçlü gördüğü kişilerin özelliklerini abartması ancak ilk kusurlarında ya da yaşadığı hayal kırıklıklarında hızla gözden düşürmesi narsist kişinin tipik davranışlarından biridir.
(...)
duygusal ilişkilerinde hâkim taraf olmak isterler. tatmin edici ve gerçek bir yakınlığı içeren duygusal ilişkiye giremez veya sürdüremezler. (...)
çünkü yakın ilişkiler; kendini ifade etme, ortaya koyma ve empati becerisi, gerektiğinde ötekinin gereksinimleri adına kendi gereksinimlerini ikincil plana alabilme özverisi ve esnekliği gerektirdiği için narsist bireyin zorlandığı bir ilişki tarzıdır. i̇lişkileri her zaman gizli bir gündeme sahiptir. yüzeyde aşk ve sevgi veren bir yapı gösterseler bile altta büyüklenmeci benliği ayakta tutacak sevilme ve hayranlık beklentilerini yatmaktadır. ancak yakın duygusal ilişkiler; insanlardan ve kendinden sakladığı yaralı, boş, değersiz hissedilen ve hiç de mükemmel olmayan gerçek benliğin açığa çıkma veya fark edilme riskini de taşıdığı için narsist kişinin kaçındığı ilişkilerdir.
narsist kişilerin çoğu kez bağımlı bir yapı sergilediği düşünülür. sonu gelmez ve asla doyum bulmayan sevilme ve hayranlık talepleri yoğun, mutlak ve ısrarcıdır. çünkü sevilme ve hayranlık bekleme notasında diğer insanlara âdeta bağımlıdırlar. bu şekilde kendilerine dair olumsuz hisleri bilinçdışında tutabilmektedirler. nitekim bu bağımlılık onları kişilerarası ilişkilerde kırılgan ve alıngan hale sokar. ancak öte yandan, derin bilinçdışı düzeyde insanlara yönelik yoğun güvensizlikleri ve kuşkuları nedeniyle herhangi birine gerçekten samimiyetle güvenemez, ilişkilere kendilerini emniyet duygusu içinde teslim edemezler.
bağımlı olmak; muhtaç olmak, nefret etmek, haset duymak, kendini sömürülme, aşağılanma, kötü muamele görme ve tahrik edilmeye açık hale getirmek anlamına geldiği için narsist kişilerin en büyük korkusu, bir başkasına bağımlı olmaktır. ötekine bağımlılığı bir zayıflık olarak değerlendirirler. kendine yeterlilik fantezileri ile bağımlılık gereksinimlerine karşı kendilerini korurlar. davranış düzeyinde yeterlilik fantezileri kendini katı bir gurur, güçlü ve kendine yeterli görünme, gerçekten ihtiyaç duyduğu birşeyi talep edememe, reddedilme kaygıları, muhtaç duruma düşmekten korku duyma, böyle bir durumda kendini aşağılanmış hissetme ve sosyal hayatı aksatacak derecede içedönük kaçınmacı davranışlar biçiminde açığa vurur.
her şeyin en iyisini bilen veya en güzelini düşünen narsist kişi; başkalarının fikirlerinin kendi fikrinden önemli ve üstün olmadığına inanır, bu nedenle de diğer değersiz insanlarla oturup sohbet edilmesine, mevzuların tartışılarak doğruya ulaşılmasına gerek yoktur.
zaferden sonra i̇ngiliz gazeteci atatürk'e sorar:
- "başarınızın sırrı nedir?"
- "i̇yice dinlerim" demiştir. daha sonra yaveri sorar:
- "paşam bu dinlediklerinizin içinde öyleleri var ki şaşırıyorum. nasıl olsa onun fikrine iştirak etmeyeceksiniz."
atatürk yanıt verir:
- "bazen hiç umulmadık bir insandan ben çok şey öğrenmişimdir. hiçbir fikri değersiz görmemek lazımdır. kendi fikrimi uygulasam bile dinlemekten zevk alırım."
bu hikâyeden asla ders çıkaramayacak olan narsist kişiler, her şeyi bildiklerine inandıkları için kimseye ihtiyaç duymazlar. karşıdakilere sadece onaylama veya dinleme görevi verirler, fikir sorar gibi yaptıklarında da, daha önce söylediklerinin onaylanmasını beklemektedirler. fikir danışmak veya yardım istemek onlar için çok zor bir durumdur. çünkü yardım istenecek kişiye "o kim ki?" veya "söyledikleri doğru ancak bu durum için geçerli değil" mantığıyla yaklaşırlar. atatürk; "
ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem,
o işe neler mani olur diye düşünürüm engelleri ortadan kaldırdın mı iş kendi kendine yürür" derken aslında narsist liderlere örnek olmaya çalışmıştır. çünkü atatürk bir konuyu ne kadar detaylı bilirse bilsin, o konuda uzman ve tecrübesi olan kişilerle beraber olur ve kararlarının daha da doğru ve kesin olmasını sağlardı.
(yazı cem keçe'ye ait.
kaynak:
narsistik kişilik bozukluğu (kendini beğenmişlik hastalığı) - psikoterapist cem keçe - uzmanlariz " türkiye'nin psikoterapi, psikoloji ve psikiyatri portalı
nergis çiçeğine adını veren narkissos'un öyküsü hemen her çağda şairlere esin kaynağı olmuş bir öyküdür. narkissos, eski yunan da, olimpos dağların...
uzmanlariz " türkiye'nin psikoterapi, psikoloji ve psikiyatri portalı
www.drcemkece.com)
... ...... .....
narsisist, çocukluk döneminde istismar ve travmaya maruz kalmış olması sonucu sürekli teyakkuzdadır.
yetişmesinde etkili olan insanların taleplerine göre hareket etmiş olması nedeniyle gerçek benliğini yadsıyıp, beklentiler doğrultusunda farklı bir benlik geliştirmeye şartlanmıştır. kendi olmayan bir benliği oluşturma durumunda kalmış olduğu için sürekli yeni benlikler oluşturmada hiçbir sakınca görmez.
aynı nedenle, çeşitli kalıplara girebilir, usta bir taklitçi gibi. hiçbir zaman bir bütün olamaz, aynı zamanda da tüm bütünlerin karışımıdır. narsisisti belki de en iyi tanımlayan heidegger in şu ifadesi: varlık ve hiçlik.
narsisistin vaadleri kendisi tarafından kolayca yok farz edebilir. yaptığı planlar kısa sürelidir, kolay vazgeçer. duygusal bağlantıları sığdır.
hayatlarında genellikle tek bir tutunma alanı vardır; eş, aile, meslek, dini inanç ya da bir idol ki onlarla olan bağı da fırtınalarla sürdürülür.
narsisist için her gün yeni bir başlangıçtır, yeni bir yüceltme ve değersizleştirme döngüsü, yeniden oluşturulan bir benlik. kendisine yapılan iyilikler onda iz bırakmaz, çünkü geçmişi ve geleceği yoktur, yalnızca zamansız bir şimdi.
(sam vaknin'in "narsisistik'in eşi" makalesinden alıntıdır)