gitmek/kalmak ikilemenin kesin, ama en acı çözümü olan ölmek/öldürmek eyleminin
nazan öncel hali.1996,
sokak kızı.
"degisen birsey olmadi
kalbim hizla carpiyor
gel gör anlatamam sana
hatirasi dün gibi
simdi gitmeli ama ölmeli
anliyor musun ikimizden biri
simdi gitmeli ama ölmeli
bu sehirden hemen simdi gitmeli
ölüyorum anlasana
bir daha yoluna cikmam
söz veriyorum sana
semtine bile ugramam
seni birakiyorum sana"
(bkz:
http://www.nazanoncel.net/diskografi/muzikWma/4SokakKizi/08.asp
16 nisan 2010 tarihli aşk-ı memnu dizisinin çarpıcı repliği. bihter cim tarafından dile getirilmiştir.
" ölüyorum anlasana. gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlar. ben işkenceler içinde kıvranırken onların mutluluğundan ölüyorum."
müjde ar 'ın
beren saat 'in yanında
hanım hanımcık kaldığını ve
nebahat çehre'nin
neriman köksal'dan daha iyi bir
firdevs yöreoğlu olduğunu bize gösteren aşk-ı memnu sahnesidir.
bakınız müjde arlı, neriman köksallı sahne:
bakınız beren saatli, nebahat çehreli sahne:
o değil de, neriman abla o ayaklar ne allasen?
bıdı bıdı bıdı bıdı ölüyorum anlasanağğğğğğğğ
o nasıl birdenbire coşuştur yahu. ilk gördüğümde bi dumur oldum. donakaldım bildiğin. 'yazık lan amk' dedim. sonra bı kısım sağda solda karşıma çıkınca daha bi dikkatli izledim. resmen birden coşuyor
beren saat de
müjde ar da.
dikkatimi çeken bi şey oldu ayrıca bu sahnede. bihter gülerken de ağlarken de 32 diş meydanda oluyor.
ibrahim tatlıses ile oya aydoğan'ın
tövbe adlı filminin son sahnesini özetler;ama oya aydoğan öyle bir fahişedir ki(filmdeki rolü öyledir,evrimleşir ve olur) ibo ölünce halen sakız çiğnemeye devam eder,anlamaz.
5 dklık bir şarkı olduğuna inanılmayacak , bir anda sizi içine çeken ve bittiğinde 'noldu ?' dedirten şarkı.
şimdi gitmeli ama ölmeli...
bir bihter ziyagil klasiğidir.
ölüyorum.
sensiz uyuduğum
bana kızdığını bildiğim her gecede
ölüyorum ben.
ama sen anlama.
unutulmaz bihter ziyagil repliğidir. firdevs hanımın nişan gecesi kızıyla aralarında geçen diyaloğun tamamı:
-- spoiler
firdevs : ne oluyor sana? neyin var? ne bu surat? en mutlu günümde yaptığına bak.
bihter : bu işi bozacaksın anne. behlül ile nihalin arasını sen yaptın, sen bozacaksın.
firdevs : ne diyorsun? kendine gel.
bihter : senin yüzünden başladı her şey. sen soktun behlülün aklına nihali. adnana da sen empoze ettin bu evliliği. o kadar uzadı oyunun, gerçek olmak üzere. artık buna dur demenin zamanı geldi.
firdevs : neden? herkes halinden memnun. çocuklar mutlu.
bihter : yeter. inatlaşma benimle. ne yap et, engel ol evlenmelerine.
firdevs : ya niye böyle bir şey yapayım ki ?
bihter : sen de biliyorsun evlenmeleri imkansız.
firdevs : evlenmeleri için bir sürü sebep var ; ayrılmaları için sebep yok ama. durup durup niye böyle bir tepki verdin? anlayamadım ben.
bihter : bak her şeyi göze aldım. sen yapmazsan ben yapacağım.
firdevs : gücün yeter mi artık?
bihter : sen engel olmazsan behlülle ilişkimizi söyleyeceğim adnana.
firdevs : sonunda itiraf ettin, ha?
bihter : inan yaparım bunu. hiç şaşırmaz. sonuçta firdevs hanımın kızı olduğumu biliyor o da.
firdevs : terbiyesizlik etme, kendine gel. nasıl konuşuyorsun benimle?
bihter : senden aldığım terbiyeyi inkar etmiyorum işte. sen de söylemiyor muydun hep sen benim kızımsın diye? buyum işte. senin kızınım. ben de kocamı aldattım.
firdevs : kes sesini, kes!
bihter : biliyordun başından beri. sırf benim canımı yakmak için yakınlaştırdın onları. sırf bana acı çektirmek için.
firdevs : senin evliliğini kurtardım ben, aptal!
bihter : ben adnandan bu sebeple ayrılırsam sen de o yüzüğü parmağından çıkarmak zorunda kalacaksın, unutma.
firdevs : bana şantaj mı yapıyorsun? artık onlara kimse engel olamaz. birbirlerini seviyorlar görmüyor musun?
bihter : asıl bunun için boz diyorum sana, bunun için! ölüyorum, anlasana! gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlar. ben işkenceler içinde kıvranırken, onların mutluluğundan ölüyorum. anne ben ölüyorum, yardım et.
-- spoiler
ölüyorum… anlasana
sabahın köründe kalkıyorum yataktan. amaçsız bir hayatın her anına daha fazla anlamsızlık katmak adına kalkıyorum yataktan. uykum yarım, hevesim eksik, kahvaltıda içtiğim çay bulanık…
her sabah aynı yoldan işime gitmekten bıktım. ömrümün başka yollarına çıkış arıyorum, çıkmaz sokaklarda mahsur kalıyorum. her sabah aynı ofiste aynı masaya oturuyorum. aynı işleri yapıp aynı insanlarla muhatap oluyorum. her sabah aynı saatte geliyor çayım, aynı yemekhanede öğlen yemeğimi yiyorum,aynı fabrikasyon yemekler geçiyor boğazımdan, tıkanıyorum…
her akşam işyerinden dışarı adım atarken bugün de bitti çok şükür demekten sıkıldım. sıkıldım aynı vesaitle aynı evin yolunu gözlemekten. bıktım sahte gülümsemelerle gün boyu çağlayan egomu saklamaktan. usandım artık şarkısı yarım kalmış akşamların nihavend hüznünü ensemde hissetmekten…
her akşam televizyonda aynı boktan programları izlemekten, izleyenleri izleyip iç geçirmekten, o kör saatte çat kapı gelen yavşak misafirlerden, ana haber bültenindeki pespaye suratları görmekten, her dem kaybolan mahalle masumiyetini, yalın ayak çocukların lastik top peşinde koşularını gazoz kokusunu, çokokrem tüpüne dudak arası yumulmayı geride bıraktığımı idrak etmiş olmaktan bıktım…
gecenin üçünde sol yanımdaki ağrıdan korktum. sol bileğimdeki damarın atışından. şüheda kanımın akışından. can havliyle hastane kapılarına gitmekten. röntgenimi ışığa dikip dudağını yandan ısıran doktorun çattığı kaşlardan korktum.beynime yerleşen o kistin büyümesinden korktum. şakaklarımı bıçak gibi kesen cümlelerini duymaktan korktum.
güzbaharındayım ömrümün. dedemi, nenemi gömdüğüm toprağın ha düştü düşecek çizgisindeyim. kan tüküren öksürük akşamlarda şimdi biçare yaşam ipinde yürümeye çalışan topal bir cambazım. üflesen düşeceğim farkında mısın annem?
ölüyorum annem ölüyorum…anlasanıza...