(bkz:
overrated)
çeşitli yerlerde denk geldim oreo'yu övenlere. kimi zaman bir karikatürde, kimi zaman "amerika'dan babam çıksa yerim" diye gezinen özenti bir arkadaşta, ama hep övüldü. bir tane olumsuz eleştiri almadım hakkında. ve obur bir insan olarak, gözümde tüttü, yıllarca. nası hevesleniyorum ama, amerika'ya gidip gelen bi allah'ın kulu tanıdığım olsa sipariş vericem vs ama yok arkadaş. green card'a başvurdum hatta sırf amerika'ya gideyim de oreo alayım bakkaldan diye. yıllar böyle geçti işte, ne zaman denk gelsem adına, içimdeki ukte, yanan alev falan depreşti.
günlerden bir gün (geçen ay sanırım) polonez'in şarküterisinde denk geldim. kasanın yanında duruyordu, hemen atladım kasanın üzerine "2 tane alacağım" dedim. fiyatını bile sormadım yani 100.000 euro deseler, kredi çekip alıcam, plastik o teşhir ürünü yenmez deseler yine yerdim sanırım. nası gözüm döndü anlatamam. bi beyaz çikolatalısından, bi de siyahından iki kutu aldım hevesle. 30 liraya yakın bir fiyatı vardı yanlış hatırlamıyorsam, başka şeyler de almıştım galiba ondan çok oldu, neyse.
ve eve gelir gelmez, pakedi parçalayıp açtım, yedim.
sonuç: hüsran.
yıllardır beklediğim an bu muymuş ya. hani normale çektim beklentilerimi, bi daha yedim, ı-ıh hala normal tadı. çayla, kahveyle, sütle, meyve suyuyla, limonata ile denedim, yok abi. tırt lan, hatta negro daha bile iyi diyebilirim. oof of o para 1 koli negro alırdım anasını satayım. hasılı, bi' numarası yok,
over repped.
- curiosity killed the cat, satisfaction brought him back.
ama olsun, her şeye rağmen güzeldi. yıllar yılı ara, bul, kavuş, yi. güzeldi yani. değişik bir tecrübe idi. oreo değil güzel olan, kavuşma, doyma anı esas.