"
düşünen erkeğin, "özgür kadın" döngüsü.
(1) tüm erkeklerin macerası şöyle başlıyor: güzel bir kadın bulayım, sevişeyim. bu amaç uğrunda erkek, sosyal maymun oluyor. kendini rezil ediyor.
(2) sonra, düşünen erkek kendine şu soruyu soruyor "ben ne yapıyorum yaa?" verecek bir cevap bulamıyor. kendinden iğreniyor.
(3) kendine karşı hissettiği yabancılaşma sonucu, yalnızca bedensel değil, zihinsel olarak da kendini tatmin edebilecek bir kadın arayışına çıkıyor. bir kadının yalnızca bedenini arzulayan, seks uğrunda türlü maymunluğa girişen erkeklerden tiksiniyor. kadına dair beklentisini, maddesel olduğu kadar (hatta kimi zaman daha büyük bir beklenti ile) manevi boyuta taşıyor.
(4) uzun bir süre, o idealindeki kadını arıyor. bulamadıkça iş inata biniyor. en nihayetinde, o kadının, ne kadar maymunsan o kadar ilgi çekebildiğin o sefil ortamlardan kurtulmak için kendi yarattığı bir hayal olduğunu unutuyor ve kendini oyalayabilmek bir hayalin peşine düşüyor.
(5) sonra "o" olduğuna inandığı bir kadın buluyor. bir müddet sonra, aslında o olduğunu sandığı kadının, aslında hiçbir değerinin olmadığının, en nihayetinde, bir başkası ile paylaşabileceklerinin ontolojik sınırlarının farkına varıyor. o hayalindeki manevi doyumu sağlayacak bir kadının var olmadığını ve olamayacağını büyük bir hayal kırıklığı ile anlıyor.
(6) i̇deal bir kadının var olmadığı anlayan erkek, en başa dönüyor: güzel bir kadın bulayım, sevişeyim. ne var ki, maneviyatı kadında ararken kendinde bulan erkek, vardığı yerde kendini, sırf sevişmek için kimsenin maymunu olamayacak kadar olgun bir erkek olarak buluyor.
sanat, bilim, sinema, edebiyat, felsefe.. kültürel hemen hemen her şey, maymunluktan tiksinmiş erkeklerin güzel bir kadın elde edebilmek için yarattığı bir estetik çabasından doğuyor. sonra, bu sürece can veren kadın, süreç süresince önemini kaybediyor ve erkek bir türlü başlayamadığı yere dönüyor:
erkeğin, bir başka erkeğin saygısını baştan çıkarabilmesi.
başka bir deyişle, erkeklerin macerası aslında burada başlıyor. öncesi, maymunluk.
***
"özgür kadın" çok yeni bir kavram. i̇nsanın sevdiği biriyle evlenmesi filan.. bunlar maksimum 100 yıl geriye uzanır. biz sanki hep böyleydi gibi yaşıyoruz ama henüz emekleme çağındayız.
erkek de, kadın da bu yeni sürece nasıl ayak uyduracağını bilmiyor. dün düşünen erkeğin kadın döngüsü şeklinde açıkladığım süreç, işte bu oturmamışlığın erkek tarafında oluşan tezahürü. başka bir deyişle, kendini yüzyıllar boyunca kadınlardan üstün bilmiş bir erkeğin, yaşam dünyasına kendisiyle eşit bir birey olarak çıkan kadınla yüzleşme/mücadele etme süreci.
tabii bunun bir de kadın ayağı var. erkek, en nihayetinde kendini olan bitene adapte etmeye çalışıyor. kadın ise olan bitenin ta kendisi. süreci o yaratıyor, erkek de kendini o sürece uyduruyor.
peki ilk defa gerçekliği doğrudan şekillendirme gücünü eline alan kadın ne yapıyor?
yüzyıllarca bir hücrede yaşadıysan, biri bir gün gelip de yaşadığın hücrenin kapısını açıp artık özgürsün deyince, bir duraksarsın. kadınların bir kısmı bu duraklamayı yaşıyor. özgürler ama çıkmak istemiyorlar. tedirginler, temkinliler, korkuyorlar. bir kısmı ise, kendini delice sokaklara atıyor. genellikle güzel olan bu kadınlar, güzelliklerini kullanarak, erkeklerden mahkumiyetlerinin intikamını alıyor. küçük bir kısım, içinde bulunduğu bu özgürlüğü anlamak için uğraşıyor. ne yapması gerektiği, nasıl yaşaması gerektiğini çözmeye çabalıyor..
kadının denkleminde erkek yok aslında. kadın, özgürlük ile sınanıyor. o zindanın dışında kendi ayakları üstünde, gardiyanları ile birlikte yaşayabilmenin değer sistemini oluşturma uğraşında.. kadın, modern dünyada kendine yeni bir kimlik yaratıyor.
modernizmin bir sonraki aşamasını (veya modernizmin sonrasını), kadının kendine nasıl bir kimlik yaratacağı belirleyecek.
şu an yaşadığımız, bir büyüme dönemi; ne erkek ne de kadın ne yaptığını biliyor.
birlikte öğreniyoruz.
(not: tabii bunlar batı metafiziğinde/kültüründe olan şeyler. türkçe yazıyorum diye, türkiye'de (ortadoğu'da) böyle şeylerin yaşandığı, tartışma konusu olduğu sanılmasın. zira türkiye gündemini en son takip ettiğimde, nevşehir'de tecavüze uğradıktan sonra öldürülen japon turist hakkında haber yapmak isteyen japon gazetecileri dövüyorduk. ondan önce de hamile kadınların sokağa çıkıp çıkmama tartışması filan vardı... bizim, biliyorsunuz, "kültür"ümüz bu. kadın anadır, yardır; onu öyle çok severiz ki, mahiyetini yine biz erkeklerin belirlediği bir doğru/yanlış sisteminde, en küçük yanlışlarında onları döver, öldürürüz. seven insan öldürür. ortadoğu'nun sevgi anlayışı, ya ölmek ya öldürmektir. bir şekilde can yakacaksın, yoksa tatmin olmaz ortadoğu erkeği. neyse yaa.)
"
kaynak:
meçhul muhayyil
düşünen erkeğin, kadın döngüsü. (1) tüm erkeklerin macerası şöyle başlıyor: güzel bir kadın bulayım, sevişeyim. bu amaç uğrunda erkek, sosyal maymu...
blogspot
güzel blog, takip edilesi.