
#18208920 ·
· 191
"sevgili oğlum teya,
babanın doğum gününü kutlamak üzere eylül ayında geleceğine söz vermiştin; karlar yağdı, ocak ayı geçti, gelmedin. mektupların gerisin geri dönüyor; onları sanki kendime yazmışım gibi bir duyguya kapılıyorum. oğlum bilemiyorum, hala babana dargın mısın? bu umutsuzluk düzenini, onun ve onun kuşağından insanların kurduğunu mu düşünüyorsun hala; yoksa, benim gibi, düzenin onları da umutsuz kıldığının farkında mısın? baban, yanlış insanlarla aynı safta da olsa, doğruluk uğruna savaştığını savunacaktır son nefesine kadar. nasıl olur, deme. olur oğlum, olur. kırk yıl çocukların akıllarına, daha aydınlık, daha güzel günlerin tohumlarını ekmeye çabaladım; biçtikleri yalnızca mutsuzluk oldu. bu benim suçum değil.
baban bir gecede yaşlandı. yaşamları boyunca göremedikleri saygıya, akıp giden zamanın yüzlerinde bıraktığı izler hatırına olsun kavuşabilmek için, bazı insanların, yaşlanmaya can attıklarını düşünüyorum kimi zaman. bir yabancıdan söz eder gibi söz ediyor senden; ama dünyada en sevdiği sensin. biliyorum ki sevgisini senin yüzüne karşı hiç söylemeden göçüp gidecek.
yılbaşından hemen önce,yulka teyzen öldü. senin bir gün dediğin gibi, ben yeniden kederlere büründüm. cenaze törenine, zavallı evlatlığı sreten de katıldı. seninle görüşüp görüşmediğini, nasıl olduğunu sordum ona. işlerinin yoluna girdiğini, karnının tok, sırtının pek olduğunu söyledi.
gönderdiğin ilaçlar elime geçti. ama doğrusunu istersen, sevgili oğlum teya, uzun süredir hiçbir ilaç kullanmıyorum. senin gittiğin sabah hastalanmıştım; bu hastalığın ilacı yok. belki kendi elinle getirirsin diye ilaç istemiştim senden. mektuplarla bir çift eldiveni sana babanın polis okulundan arkadaşı luka aracılığıyla gönderiyorum. sevgili oğlum, son zamanlarda gözlerim çok zayıfladı; mektup yazarsan, elden getir ki bana okuyasın.
seni seven annen"
babanın doğum gününü kutlamak üzere eylül ayında geleceğine söz vermiştin; karlar yağdı, ocak ayı geçti, gelmedin. mektupların gerisin geri dönüyor; onları sanki kendime yazmışım gibi bir duyguya kapılıyorum. oğlum bilemiyorum, hala babana dargın mısın? bu umutsuzluk düzenini, onun ve onun kuşağından insanların kurduğunu mu düşünüyorsun hala; yoksa, benim gibi, düzenin onları da umutsuz kıldığının farkında mısın? baban, yanlış insanlarla aynı safta da olsa, doğruluk uğruna savaştığını savunacaktır son nefesine kadar. nasıl olur, deme. olur oğlum, olur. kırk yıl çocukların akıllarına, daha aydınlık, daha güzel günlerin tohumlarını ekmeye çabaladım; biçtikleri yalnızca mutsuzluk oldu. bu benim suçum değil.
baban bir gecede yaşlandı. yaşamları boyunca göremedikleri saygıya, akıp giden zamanın yüzlerinde bıraktığı izler hatırına olsun kavuşabilmek için, bazı insanların, yaşlanmaya can attıklarını düşünüyorum kimi zaman. bir yabancıdan söz eder gibi söz ediyor senden; ama dünyada en sevdiği sensin. biliyorum ki sevgisini senin yüzüne karşı hiç söylemeden göçüp gidecek.
yılbaşından hemen önce,yulka teyzen öldü. senin bir gün dediğin gibi, ben yeniden kederlere büründüm. cenaze törenine, zavallı evlatlığı sreten de katıldı. seninle görüşüp görüşmediğini, nasıl olduğunu sordum ona. işlerinin yoluna girdiğini, karnının tok, sırtının pek olduğunu söyledi.
gönderdiğin ilaçlar elime geçti. ama doğrusunu istersen, sevgili oğlum teya, uzun süredir hiçbir ilaç kullanmıyorum. senin gittiğin sabah hastalanmıştım; bu hastalığın ilacı yok. belki kendi elinle getirirsin diye ilaç istemiştim senden. mektuplarla bir çift eldiveni sana babanın polis okulundan arkadaşı luka aracılığıyla gönderiyorum. sevgili oğlum, son zamanlarda gözlerim çok zayıfladı; mektup yazarsan, elden getir ki bana okuyasın.
seni seven annen"