seven years in tibet

netmonster netmonster
baş rolünde brad pitt'in oynadığı , bir alman dağcının tibet serüvenlerinin işlendiği , budizm ve dalai lama'yı ön plana çıkaran sürükleyici bir sinema filmi
palantir palantir
tv'de yayınlanmasına rağmen dün gece izlemenin nasip olduğu, buda öğretilerinin ve tibet halkının yaşadıklarının çok güzel anlatıldığı, dağ manzaralarının beni benden aldığı film...
sophie sophie
insanda tibet e gitme isteği de uyandırıyor o görüntüler özellikle.gidip tanımak keşfetme isteği doğuruyor.

çok etkileyici bir film. çok güzel bir yol öyküsü gibi gelir bana bu film ama kesinlikle bundan çok daha fazlası var.tibet te geçirilen 7 yıl ve sonrasındaki dönüş.her şeyin nasıl da değiştiğini görmek...biraz iç burkan ama seyredilmesi gereken fimlerden.
muhabirkedi muhabirkedi
tibet'te yedi yıl.

dağcı heinrich harrer’in kendi yaşamından uyarlanmış bir film.

heinry, baba olmaya hazır değildir ve karnı burnunda karısı ile 4 ay sonra görüşmek üzere vedalaşıp himalayalar'a atar kendini. yıl 1939'dur.

o ve ekibi himalayalar'a tırmanırken 2.dünya savaşı patlak verir. o sırada düşman ülke topraklarında bulundukları için esir alınırlar. heinry'nin kaçma girişimleri başarısızlıkla sonuçlanır. kaçıp evine, karısının yanına dönmeyi ister, fakat karısı ona imzalaması için boşanma mektubunu göndermiştir. e adamımız yıkılır tabi bunun üzerine.

esir kampından dağcı ekiple birlikte kaçmayı başarırlar.

heinry ve arkadaşı peter aufschnaiter, tibet'e giderler. aslında burada yabancılara pek yer yoktur. fakat bir şekilde orada tutunmayı başarırlar. hatta peter evlenir bile.

heinry, daha çocuk olan dalai lama’nın dikkatini çeker. zamanla ikisi sıkı fıkı olurlar. heinry, ona batıyı anlatır, coğrafya öğretir.

bu arada yıllar da yılları kovalar. dört ay diye çıktığı gezi oldu mu sana yedi yıl.

heinry, tibet'te ne güzel azıcık aşım, kaygısız başım yaşarken, buda'nın insani öğretileri ile mistik bir havanın koynunda bir nebze huzur bulmuşken çin, tibet'e savaş açar. tibet, fazla direnemez ve teslim olur.

heinry, orayı terk etmek durumunda kalır. memleketi avusturya'ya döner. çocuğunu da ulaşır.


gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlama bir film olduğu için ekstra ilgimi çekti. brad pitt, çok başarılı bir performans çizmiş. yan roldeki david thewlis, gizli başrol olarak göz dolduruyor.

filmde sahneler arası geçişler biraz hızlı. yönetmen jean jacques annaud, belli ki detaylara fazla girmek istememiş fakat bu durum da ani geçişlere sahne olmuş. misal dağcımız heinry hangi arada oğluyla sıkı fıkı oldu da himalayalar'a çıkmaya karar verdiler. memlekete dönüyor adam yıl 1951. hiç mi bir şey değişmedi oralarda tak diye buluyor eski karısını. ne ara edindi adresini?


konusu, işlenişi ve oyunculuklar itibariyle zevkle izlediğim ve izlenmesini tavsiye ettiğim film.
anka anka
ismine bakıldığından öncelikli olarak "hımm tibette yedi yıl. demek ki bir batılı oraya gidecek, yedi yıl boyunca orada ruhbanlarla ve mistik insanlarla muhatap olacak, sonra bir kendine gelme faslı ardından da ruhsal arınma geçirecek. zamanla kendinden utanacak, hayatını abuk sabuk geçirdiğini farkedecek, geri döndüğünde yepyeni bir hayata sahip olacak" dedirten film.
ama kahramanımızın (brad) orada bulunma nedeni, bulunma süreci, oradan ayrılması vs umulandan da ilginç, metafiziksel vakur duruştan uzak yer yer komik falandır.
izlememiş olanlar için, "izlemek izlememekten iyi" bir film
sakıncalı piyade sakıncalı piyade
dalai lama öğretileriyle tibetteki yaşam ve liberal politikaların izlendiği, modern batılı yaşamı karşılaştıran filmdir. insan ruhunun nasıl saf ve ne kadar hınçla dolu olabildiğini anlatır bu film. ancak saf olanın da sonsuza kadar huzurlu kalamayacağını kanıtlar. tibetliler kendilerini içe kapatarak uzun süre temiz ve hırstan arınmış yaşayabilmişlerdir, ancak dış dünyayı dışarıya kapatmayı başaramamışlardır. izlenesi bir filmdir.
mezomorte mezomorte
''siz batılılar ile bizim aramızdaki fark nedir bilir misin ? siz egosunu tatmin etmiş insanlara özenirsiniz, biz ise egosunu terkeden insanlara.''
pres pres
brad ağabey ne çevirse izlerim ama severek izledim ana konusu, bencil ve sorumsuz insanların sonradan degişebileceğini gösteren film, ha bu saaten sonra tibete gidemem o ayrı...
ubuntu ubuntu
jean jacques annaud yönetmenliğinde 1997 yılında beyaz perdeyle buluşan ve brad pitt'in çin'e girişinin yasaklanmasına neden olan film. bana göre film çok çok iyi olmasa da şu an bu filmle ilgili yazıyor olmamın nedeni, filmde geçen şu enfes replik:

"tibet'te bir söz vardır. eğer bir problem çözülebiliyorsa endişe etmeye gerek yoktur. eğer çözülemiyorsa endişe etmenin bir yararı olmaz."