"ama kimse de tabancayı almayı düşünmedi..."
sınıf'ın ilk bölümünü merakla izledim...beklediğim kadar iyi olmasını umarak...bi
hayat bilgisi, bi
lise defteri'yle falan alakası olmadığını sezmiştim doğal olarak...ama bu kadar farklı olacağını tahmin etmemiştim...bu kez çok önemli bi konuyu ele almış
bkm...izleyenler biliyor zaten...umarım devamını da getirebilirler...
dizide sahneler gerçekten iyiydi. ama tüm dizi bi yana, tek bir sahne beni tepedan tırnağa çok etkiledi...hayır, ne sınıftaki vurulma sahnesi, ne umut'un sokakta uyuşturucu satan herifi konuşturması, ne de okulun çatısındaki sahneler...beni en çok etkileyen sahne, öğrencilerin demiryolu kenarındaki kafede okuldaki cinayetler hakkında konuştukları sahneydi...o kadar çok şey var ki bu sahnede, adam gibi izleyen için...hatırlamayanlar için yazıyorum:
sahnenin sonuna doğru, çok yakın oldukları anlaşılan iki kız öğrenci konuşuyorlar...
- ben tarık'ın elinde silahı görünce anladım. sonra herkes bi tarafa koşuşturmaya başladı. ölücem dedim...tarık silahı bizim olduğumuz tarafa doğrulttu. nolur dedim beni vurmasın. eğer beni vurmazsa bundan sonra bizimkilere asla yalan söylemicem dedim, derslerime daha fazla çalışıcam, çok daha iyi bi insan olucam ama lütfen beni vurmasın...sonra birden duygu'nun üzerine gitmeye başladı.
- evet gördüm...
- ya duygu'ydu zeynep, ben değildim. o kadar sevindim ki anlatamam. dışarı doğru koşarken "sağol allahım, sağol allahım" diyordum içimden...
- sevineceksin tabi kızım, kimse ölmeyi istemez ki. zaten hepimiz aynı şeyi yaptık, kaçtık...
- ama kimse de tabancayı almayı düşünmedi...
burası bi lise...bu insanların hepsi aynı sınıfta ve üç sene boyunca günlerinin en büyük bi kısmını hep beraber geçirdiler...ve aralarından birisi öldüğü, daha doğrusu öldürüldüğü zaman, aralarında bu konuşma gerçekleşiyor..."ulan bu sadece bi dizi, niye bu kadar büyüttün" dediğini duyar gibiyim...peki...
bundan üç sene önce ben lisedeyken böyle bi olay olsa ne olurdu diye düşündüm bir an, birisi bana silah doğrultsa sınıfın ortasında ne olurdu...üç sene önceki ben şöyle derdi heralde: "hiç korkmam olum. hemen arkadaşlarım atlar herifin üzerine kurtarır beni. o kadar adamız be. üç senedir biz neler yaşadık onlarla, neler paylaştık. tabi ki kurtarırlar..." şimdi acı acı gülümsüyorum üç sene önceki bana...ne kadar saf olduğuna kızıyorum...çünkü o zaman böyle bi olay olsaydı, aynen bu dizideki sahneler yaşanacaktı...işte o kadar gerçek bu diyaloglar...o olay olup, arkadaşlarım kaçışıp ben öldürüldükten sonra da aynen bu konuşmalar yaşanacaktı...
- ben barney'i o kadar sevmezdim aslında...
- hani şöyle şöyle yapardı ya çok sinir olurdum...
- ne tarafta olduğu bile belli değildi, karakteri eksikti be...
ve iki gün sonra olay unutulunca, herşey eski haline geri dönecekti...
sen de bi düşün bu olayı...böyle bi olayda sen öldürüldükten sonra, sırana portren koyulup, arkadaşların gözyaşları içinde birer karanfil bırakacak mı masana...günlerce, haftalarca ağlayacaklar mı ardından...bırak palavrayı, ilkokulda değiliz artık...aynen yukarıdaki konuşmalar yaşanacak...
kafe sahnesinin son diyaloğu...
- sen çıkarken bana baktın mı?
- hep aklımdaydın. "allahım" dedim "lütfen o da çıkmış olsun"...ama hayır, bakmadım.
- çıkmadığımı görsen, beni almaya gelir miydin?
- ...
günümüzün arkadaşlık kavramı ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi...gülüp oynarken, espri yaparken, birbirine aşklarını, meşklerini anlatırken ya da playstation cafede birbirini yenerken "arkadaşlık" çok kolay...peki ya böyle bi durumda?
ben en azından bu soruyu sorduğumda "bir" kişinin "evet olum, tabi ki..." diye cevap vereceğini biliyorum...bu belki de dünyada sahip olduğum en önemli şey...en değerli şey...peki ya sen?...sana doğrultulan silahın önüne atlayacak bi arkadaşın olduğuna emin misin? (dizide "benim kan kardeşim ölüyor içerde" diyen çocuğun en başta kaçtığını unutma sakın...) geyiği bırakıp, senin artık olmadığın gerçeğini farkedebilecek ve daha da önemlisi bunu önemseyecek bi arkadaşın olduğuna? cevabın evetse, hemen otur ve allah'a şükret...bu şansa sahip olamayanları düşün...ve gerçekten o adamın/kadının kıymetini bil...çünkü başka kimse, bütün gün seninle gezip gevezelik eden, gülüşen "en sıkı" arkadaşların da dahil, " o tabancayı almayı düşünmeyecek" senin için...dünyada bundan daha acı bi gerçek yok bence...