soren kierkegaard

1 /
zaht zaht
özetle "hayatın o kadar içinde,uyanık olmalısın ki, varoluşunu bir an bile hatırlamamalısın. boşluğa düştüğün an varoluşun hortlayıverir ve büyük acı çekersin" diyen düşünür. bazıları onun filozof olmadığını düşünür çünkü fikirlerini sağlam bir disiplin halinde derlememiştir. kesin olan varoluşçuluğun temellerini atmış olmasıdır.
depresif enfeksiyon depresif enfeksiyon
kişi uzun bir yalnızlık yolundan geçerek olgunlaşır ve bu şekilde insanlar bir araya gelerek gerçek bir topluluk oluşturur demiştir. sartre' ın varoluşçuluğundan daha ateşli bir varoluşçudur.
ona göre kişiliğin başladığı yerde aile bile insanı dıştan sarar. *
comtesse de lautreamont comtesse de lautreamont
yalnızca soyutluğa dayanan felsefe yöntemlerini yetersiz bulan, sorunları dinsel bir çerçeve içinde inceleyen fakat kilisenin dogmalarına karşı çıkan, varoluşçuluğun temeli olan "insanın önceden belirlenmiş bir özü olmadığı; varoluşun özden önce geldiği" fikrini ilk öne süren danimarkalı filozof.
hayatberbat hayatberbat
geçen oturduk norveç açıklarındayız ben varım kierkegaard var nasıl yalnızız regine'den ayrılmış sıkıntı üzerine laflıyoruz... özel yapım bir danimarka votkası getirmiş.. bir yandan yukarı aşşağı avluda yürüyor başım da inceden dönüyor ya ve ya dalar üzerine konuşuyor.. soren dedim votka dedim bitirdin dedim.. döndü bana '' insanların hassasiyetleriyle oynamayacaksın'' dedi.. inceden bir titreme yayıldı bünyeme.. o gün bugündür kimsenin hassasiyetleriyle oynamam.. sözün özür can adamdır kierkegaard samimidir..
bru bru
"bir hayran kendini vererek mutlu olamayacağını düşündüğünden hayran olduğu şeyleri kıskanmayı seçer.bu nedenle başka bir dil konuşur ,gerçekten hayran olduğu şeyi aptal,tatsız ve acayip olarak adlandırır.hayranlık kendini mutlulukla vermek,kıskançlıksa kendini mutsuzca kabul ettirmektir."
saygı ile eğiliyorum.
bru bru
1813-1855
ironik tutku,kimi ateşli,kimi belirsiz,bohem ifadelerinde kışkırtırken düşündüren,aslında bunları yazarak asla kendisine ihanet etmeyi istemediğim sadece alıntı yaparak hep anlamaya çalıştığım kişi kendisi.
buyrun:
"takma isimli kitaplarda bu açıdan beni temsil eden bir tek kelime yoktur;bunlar hakkında üçüncü bir şahıs olmaktan başka hiçbir fikrim yoktur,bir okuyucudan farklı olarak anlamları konusunda hiçbir bilgim yoktur ve bunlarla iki taraflı sorgulamaya imkan veren bir irtibatı mümkün kılan en ufak bir ilişkim de yoktur."
ahmak ı hayal ahmak ı hayal
çok şaşırtıcı bir adam. takma isimlerle kitaplar yayınlıyor ve bunları yaparken birbirlerine göndermelerde bulunup, kendi kendisiyle polemiklere giriyor. bir yandan hristiyanlığı karikatürleştiren resmi kiliseye giydirirken, diğer yandan da hegel in sistematik idealizmine karşı çıkıyor. hayatı boyunca çalışmasına gerek duymayacağı türden bir zenginliğin içinde, bir yandan peşini hiç bırakmamış bir melankoliyle yaşarken, diğer yandan da baştan çıkarıcının günlüğü gibi psikolojik tahlil yönteminin çok ötesine geçebilmiş bir eser bırakabiliyor. artık kalmadı tabii böyle adamlardan. çağın ruhuna isim ver deseler hiç düşünmeden aklı başında yazarlar çağı diyebilirim.
mar adentro mar adentro
kaygı kavramı'ında şunları soruyordu: " parmağımı varoluşa batırıyorum, hiçbir şey kokmuyor. neredeyim? dünya denen şey nedir? beni buraya kandıran ve şimdi burada bırakan kimdir? dünyaya nasıl geldim? niçin bana danışılmadı?"
1 /