bugün bir yerde tuvalete girdim ve cebimden bir şey düştü. para ya da telefon değil ama ne olduğu konusunda da bir fikrim yok. o an yapılacak bir şey olmadığından pek sallamadım. sadece ne olduğunu merak ettim ama işim bitince de şlak diye sifonu çektim.
bu saat oldu, neyin düştüğünü anlamadım ve içimden şu geçti; "bu saate kadar fark etmediysen hayati bir şey değilmiş. siktir et".
i̇şte böyle bir gamsızlık seviyesindeyim, beni üzmek isteyenler bir daha düşünsün assddffghh.
nirvana'ya ulaşmış durumda.
telefonumu kılıfsız kullanıyordum ve arkası o kadar çok kırıldı ki; camlar elime batıyor diye kılıf taktım. sonra bi baktım; "aa yeni gibi oldu, iyiymiş" dedim ve öyle kullanıyordum 3-4 haftadır.
bugün iş için gittiğim bir yerde acele ederken yine düştü ve aldım yerden, baktım, ön cam kırılmış bu defa.
arkadaşımın eli ayağı titriyor; "ayyy çok kötü oldu durduk yere" dedi, ben de "hım ok, napalım" dedim, devam ettim.
umurumda değil abi, camı kırık olsa ne, üzerinde bir çizik olmasa ne.
seneye bozulursa bi böbreğimi satar alırım, yapacak bi şey yok.
tişikkirler tc, yine mükemmel konforlu ve kaygısız bir gün ^^
not: belki seneye hiç gitmediğim bir işten bana para verirler; ben de tatilde ayfonumlan yatlardan selfi çekerim. çünkü neden olmasın, yapanlar var biliyorum assdfgghhjk
mahalle yanarken saçımı tarama seviyesinde.
benimki alt seviyelerde. her boka bir duyar, her boka bir içerlenme var bende.
gamsızlık aşırı duyar sonrası gelişen bir sendrom zaten...bir sonraki aşama...
gamsızlık aşırı takmak, çok hassas davranmak sonrası gelişen bir şeydir. bende hasıl olunca evrenin tamamen yanması bile o seviyeyi tarif etmiyor. şuradan bir milim ilerlersen şu an ölmeyeceksin deseler omuz silker, duymazdan gelirim.
aynı kamuflajı 9 sene giydim. birçok yerinde yırtık sökük vardı ama yılın en az 200 günü giydim. eskişehir'e veda ederken çöpe attım birkaç önemli şeyi ceplerine doldurduktan sonra.
telefonunu çıkar deme seviyesinde.
bütün yazı tabanında yırtık olan bi ayakkabıyla geçirdim. sokakta yürürken yerler ıslaksa direk çorap ıslanıyor. yenisini alana kadar atmamaya karar vermiştim, üşenmekten gidip yenisini almıyorum.
düğün davetiyemi seçmeye gitmedim. damat ve ailesine kafanıza göre seçin işte dedim.
gamsızlık, damsızlık, hepsi anlamsızlık işte..
arabaya bindim camın kirinden önümü göremiyorum.. bi benzinliğe gittim sabahın o saatinde yıkamalar daha açılmamış. 80 km yolu o şekilde gittim. kim uğraşacak temizlemeyle diye
önümde birini kesseler tepki verir miyim emin değilim. tam tersi çok güzel bir şey olsa da tepki verebileceğimden emin değilim. yaşama sevinci max. %2'lerde olunca böyle oluyor sanırım.
deep impact filmindeki arkadan gelen tsunamiyi farkedip gazete okumaya devam eden adam seviyesinde...