spaced

alik alik
99 yılında çekilmiş, sadece iki sezon oynamış olması büyük talihsizlik olan, şahane dizi.

senaryosu, jessica stevenson'la birlikte shaun of the dead'in de senaristi simon pegg tarafından yazılmıştır. ekürisi nick frost da "askeriye insanı" olarak şahane performansıyla dikkat çeker.

film, her an, herhangi bir sahnesinde, kült olmuş; çizgi film * , bilgisayar oyunu * ve filmlere * * * göndermelerle ihya eder ve de bolca çizgi roman görülebilir.

absürdlüğü ve özellikle ilk sezonda, olur olmaz sahnelerden korku öğesi çıkarma şakalarının yanında, dizideki her karakter, ayrı ayrı hikayesi çekilebilecek düzeyde ve renktedir (yan karakterler de dahil).

arkadaşlık ve hatta komşuluğun, bu denli absürd durumun içinde, sıcak bir şekilde izleyiciye ulaşması da, bence, en takdire değer başarısı dizinin.

hele ki, bir s2e5 var ki... konu ve kurgu olarak dizinin, bence, en iyi bölümü olması yanında, hayatımda en çok ve sıkılmadan- usanmadan, döne döne güldüğüm nadir geyiklerden biri sahnelenmiştir. ve girinin başından beri spoiler vermeden anlatıcam diye takındığım gazeteci ağzını bitirmek istiyorum izninizle artık.
[simon pegg kankam olsa, "hafız sözlükte övsene lan diziyi" dese, bu kadar yapmazdım herhalde mına koyim...]

son olarak,
yedişer tane, ortalama 25'er dk.'lık bölümden, iki sezon oynamıştır dizi. "altyazıya gerek yok" diyenler için, youtube'ta her bölümünün upload edilmiş olduğunu da belirteyim...
magnetic resonance magnetic resonance
iki sezonda bitmesi dışında, her yönüyle mükemmel olan dizi.
simon pegg ve nick frost'un muhteşem oynadığı bariz olduğundan, "brian" karakterine can veren mark heap'ten söz etmekte fayda var. rolünün hakkını fazlasıyla vermiştir kendileri. bilhassa "brian" sanatını tarif ederken zirveye ulaşır.
bir de s02e03'ü vardır ki, fight club göndermeleri mideye kramp sokan cinstendir.

izlemekten son derece keyif duyulası, bitmesin diye dua edilesi -ne yazık ki çabuk biten- harikulade yapım. şiddetle izleyiniz!

not: lost most hak getire, öyle rahatlatıcı bir şey işte...
ustasına posta koyan jedi ustasına posta koyan jedi
iki kelimeyle muhteşem dizi. yaklaşık iki yıl önce izlediğim birşeydi. bir de star wars bölümü vardı ki, simon pegg star wars'la uğraşmasa olmaz zaten.
zaten bu dizi olmasa ne shaun of the dead * ne hot fuzz * olurdu.

dizide öyle çok gönderme var ki millet anlamıyor, takip edemiyormuş, o yüzden dvd'sine gönderme yaptıkları sahneleri belirtme gereği duymuşlar.
aganippe aganippe
tyres karakteri bambaşkadır bu dizide. oynadığı bölümlere ekstradan güzellik katmış ama sadece 2 bölümde yer almasıyla üzmüştür beni. mike ve brian kadar değişik bir karakterdi oysa ki. diziden sonra shaun of the dead filminde de aynı tiple zombi olarak karşımıza çıkması dikkatimden kaçmadı.

hemen analım abimizi;
karıncayiyen karıncayiyen
herbir bölümümün komik olduğu,her saniyesinde ince espriler barındıran, öte yandan filmlerle dalga geçen, çoğu insanın bilmediği olağanüstü ingiliz dizisi.
özellikle nick frost'un performansı harika.
davut gilmour davut gilmour
bir aerosmith şarkısı. get your wings albümünde yer alır. sözleri şöyle:

spaced in time, child of mine
doin' twenty years on the way
fire and steel, earth unreal
find another planet to stay
papa died, ma survived
tellin' me about her ordeal

and the soul she could not feel
'cause they made her so unreal

lightnin' years disappearsne
twenty million years on my brain
synthesize, overrides
tryin' to keep from goin' insane

and my soul i can not feel
'cause they made me so unreal

spaced enough to know i feel there's nothing out there
spaced enough to know i feel i really don't care
spaced enough to feel i'm really losin' my mind

and i'm never ever goin' back
i lost the track
no one even knows i'm alive
spaced without a trace
waitin' for the word to arrive
i'm the last man to survive


inflameswetrust inflameswetrust
simon pegg'in yaptığı en güzel iş bu olsa gerek.
insanın canı sıkıldıkça açıp açıp tekrar izlenesi, her karakterinin ayrı güzellikte olduğu mini dizi.
digital militia digital militia
iki sezon boyunca yüzlerce gönderme, simon pegg, jessica hynes ve nick frost, akıyor resmen akıyor.

her şey bir yana, shaun of the dead, hot fuzz ve the world's end'den oluşan cornetto trilogy'yi izlerken, bu diziden oyuncuları görüp, bu diziye göndermelere şahit olunca tebessüm ediyorsunuz.

spaced, the office, extras, the big train, hepsini aptal gibi kısa sürede izledim.

simon pegg, reis reis.
tilcotil tilcotil
neden bu kadar kısa sürdü? lanet olsun. tekrar tekrar izleyince sanki orada biyerde yaşadıklarını, her şeyin devam ettiğini sanıyorum.
maraba sevdası maraba sevdası
yeni öğrenip iki günde bitirdiğim dizi. 2 sezonda bitmesi iyi mi olmuş kötü mü bilemiyorum ama final bölümünü hüzün ve mutluluk karışık bir duyguyla izledim.

kesinlikle geniş bir kitleye hitap etmeyen bir dizi olduğunu biliyorum ama bence şimdiye kadar yapılmış en güzel işlerden biri ve klasik olmayı hakediyor. simon pegg'den how to lose friends alienate people dışında kötü bir yapım çıkmasını zaten beklemiyorum. ama bu dizi çok özel be arkadaş.

gelenektendir: favorim marsha(kıpss).
nedircikyavrusu nedircikyavrusu
simon pegg'in yeniyetme çömez ve yarı amatör halinin ne kadar samimi ve güzel şeyler ortaya koyduğunu gösteren dizi. hector, and the search for happiness'ı izleyince düşündüm ki, kariyeri daha iyi mi daha kötü mü şekil aldı, tartışılır bence son tahlilde.

bunu seven bunu da sevdi (bkz: black books)