beşiktaş tarihinin en iyi dönemini onunla yaşadı ama abartıldığı kadar iyi başkan olduğunu düşünmüyorum. en basitinden şunu rahat söylerim, iyi yöneticiydi ama asla ilhan cavcav yada aydın begiter gibi bir transfer ustası değildi. transferlerden kar etmek, takıma kaliteli isimler bulmak çok önemlidir başkanlıkta. bu arada artlarında başkalarının da payı olduğunu düşünüyorum.
+'larını -'lerini yan yana koyarsak:
artıları:
+ gençlere önem verdi. gençlerin a takımda maç oynadıkça nasıl gelişeceklerini gördü, gösterdi. tabi bunda o dönem beşiktaş'ın çok iyi bir altyapısının olmasının da payı var. 1986 şampiyonluğunda altyapıdan direk oynayan 7-8 oyuncu var. bu kadarı sadece verilen şansı iyi kullanarak olmaz, aşağıdan serpil hamdi tüzün yetiştirmiş demek ki...
+
gordon milne'in arkasında durdu. gordon'un takıma aşılamak istediği futbol mantelitesini hemen çözdü, onu destekledi. başka bir başkan olsa gordon en geç ikinci sezon kaçan şampiyonluktan sonra gönderilir, beşiktaş altın yıllarını hiç yaşayamayabilirdi
+ gene takımı gençleştirme hamlesi kapsamında alt liglerden şifo mehmet, bergomi zeki, halim gibi iş yapacak yetenekli oyuncuları da buldu çıkardı. bence başkanlığı döneminde transfer namına tek başarısı budur. ama onu da ne kadar kendisi yaptı, ne kadar beşiktaş'ın scout ekibi yaptı ondan emin değilim. çünkü sonra geleceğiz, 90'larda bizzat kendi yaptığı transferleri fiyasko...
+ beşiktaş'ı öyle veya böyle şeref stadının viranesinden kurtardı. ama medyada abartıldığı kadar başarılı bir tesisleşme mi yaptı? hayır. fulya'nın milne gelip yönetimi sıkıştırana kadar bir çim sahası yoktu sonuçta. gene beşiktaş 3 büyükler içerisinde en kötü tesislere sahipti. gene bilmemkaç senede ümraniye tesisleri bitti de beşiktaş fulya'ya plaza yapıp para kazanabildi. ama bunlar hep basında çok gösterişli anlatıldı
+ güçlü yönetimler kurdu, beşiktaş'ı galatasaray ve fener lobilerine karşı geride bırakmayacak isimleri buldu çıkardı. özelilkle ordu ve polis kanadında... ama gelgelelim bu isimlerin beşiktaş' bir getirisi olduysa üç de götürüsü oldu, bunlara sonra geleceğiz. 1986'daki şampiyonluğun iç edilmesini önledi belki bu derin arkadaşlar ama bunun diyeti olarak da 1987 şampiyonluğu da kaybedildi. futbolun müesses nizamı ne de olsa beşiktaş'a üçüncü büyüklüğü reva görüyordu, fazla öne çıkması bir şekilde engelelniyordu.
eksilere gelirsek:
- gerçekten çok kötü transferler yaptı. bariz örneği güney afrika seferinden madida ve nartallo'yla dönmesidir. ki adam bunların maçlarını da izledi... madida fena topçu değildi ama nartallo düz menajer kazığıydı. bir de aynı menajer hazır nartallo'yu itelemişken futbolu bırakmış olan francesco manessaro'yu da kasetlerle iteledi. madida noktasında da şu var, aynı yaz ilhan cavcav da güney afrika'da. adamın beşiktaş'tan daha fazla mı parası var? hayırç süleyman seba'dan farklı bir maçı mı izlemiş? o da hayır. ama adam aynı kaiser chiefs takımında kona-mosheou-khushe gibi bir üçlü transfer etti. madida kötü topçu değildi ama bunların eline su dökemezdi. beşiktaş'ın asla kona-mosheou-khushe gibi bir üçlüsü olmadı o yıllarda. olsaydı avrupa'da da başarı gelirdi.
- uzun yıllar "bu takıma pahalı adam almam" dedi ve ucuz gençleri transfer etti dediğim gibi. ama 90'ların ortasından itibaren baktı ki artık zirveye oynaması için kaliteli isimler alması gerekiyor, ondan tiibaren kesenin ağznı açtı. eğer beşiktaş o yıllarda harcadığı parayı kaliteye dönüştürebilseydi metin-ali-feyyaz'lar döneminden gelen başarısını sonraki yıllara da taşırdı. 1994'te türkiye transfer rekoru kırılarak ertuğrul getirildi. gene kötü topçu değildi ama transfer rekoru olacak kadar da kült bir oyuncusu olmadı beşiktaş'ın. gene aynı dönemin flaş transferleirnden birisi de trabzonlu küçük orhan'dır. millet tarık'ları, ergün'leri alırken biz bunları alıyorduk işte. tarık ne kadar hayalkırıklığı yaratsa da daha kaliteli bir ayaktı. oynasa gerçekten de bir tanju yada rıdvan gibi süper yıldız olabilecek potansiyeli vardı. ertuğrul'da bu yoktu ama transfer rekoru kırıldı. o dönem kaliteye dönüşen transferlerden birisi kimsenin beğenmediği johnsen'dir. onu da daum getirmişti. gene amokachi-yankov-mrmiç üçlüsünü de raism kara getirmişti.
- yukarıda kuvvetli yönetimler kurulduğu, gerek devlette gerek federasyonda etkili kimi isimlerin klübe üye yapıldıklarından sözetmiştik. ama bunlar faydadan çok zarar getirdi beşiktaş'a... takımın fener'le galatasaray'ın çok önüne geçtiği dönemlerde içeriden sabote ettiler. özellikle feyyaz'la sergen'in gidişlerinde. seba da buralarda onların kurduğu oyunu bozacak basireti gösteremedi.
toplamda biraz da medyanın olduğundan başarılı gösterdiğini düşünüyorum. ama diğer başkanlara göre gerek takımla gerek diğer camialarla ilişkisi daha ölçülüydü.