
#3139295 ·
· 43
galatasaraylıyım...sıkı galatasaraylıyım...ve beşiktaş, lokal mücadelemizde en büyük iki rakibimizden biri.
ama birşeyden eminim, süleyman seba gitti ve kirlendi dünya... o günlerde hissedebiliyordum karşı devrimin sırf seba ya değil topyekün türk futboluna yapıldığını.hissediyordum forma-arma aşkının yerine müşteri kavramının inşa edileceğini.söylüyordum kapalıdaki dostlarıma birgün gelecek takımımızın maçını televizyondan izlemek için para vereceğimizi.bu alabildiğince özgür olduğumuz, 90 dakika ayakta zıpladığımız beton blokların, koltuklarla doldurulacağını anlamıştım o gün..10 yaşında babasının elini tutarak geldiği tribünde, kafasına bağladığı takımının renklerini taşıyan basit bir örme ip bulunan ve evden getirdiği yarım ekmek beyaz peynirini yiyen çocuğun yerini, çorabından-polarına en az 300 tl store a para verebilecek ekonomik güce sahip baba-oğulun alacağını biliyordum. spor sergi koridorlarında, 3 metre mesafeden birbirine, biz buradayız raconu kesen abilerin yerini avantacı-lavantacı, ezeli rakibinle deplasman maçına karaborsa bilet satan çakalların geçeceğini hissetmiştim.
evet gönülden inanıyorum, seba gibi bir çınara yapılan karşı devrim, asla sadece futbol takımının başarı veya başarısızlığıyla ilgili değildi. o bir semboldü hepimizi bir arada tutan ve o sembol mutlaka alaşağı edilmeliydi...ettilerde...(beşiktaş tribünlerindeki kardeşlerime hiçbir eleştirim olamaz bu konuda çünkü hiçbirimizin kapısının önü daha temiz değil ve hepimiz bir şekilde kendimizi kulandırttık bu karşı koyamadığımız servet-şöhret avcılarına)
ama birşeyden eminim, süleyman seba gitti ve kirlendi dünya... o günlerde hissedebiliyordum karşı devrimin sırf seba ya değil topyekün türk futboluna yapıldığını.hissediyordum forma-arma aşkının yerine müşteri kavramının inşa edileceğini.söylüyordum kapalıdaki dostlarıma birgün gelecek takımımızın maçını televizyondan izlemek için para vereceğimizi.bu alabildiğince özgür olduğumuz, 90 dakika ayakta zıpladığımız beton blokların, koltuklarla doldurulacağını anlamıştım o gün..10 yaşında babasının elini tutarak geldiği tribünde, kafasına bağladığı takımının renklerini taşıyan basit bir örme ip bulunan ve evden getirdiği yarım ekmek beyaz peynirini yiyen çocuğun yerini, çorabından-polarına en az 300 tl store a para verebilecek ekonomik güce sahip baba-oğulun alacağını biliyordum. spor sergi koridorlarında, 3 metre mesafeden birbirine, biz buradayız raconu kesen abilerin yerini avantacı-lavantacı, ezeli rakibinle deplasman maçına karaborsa bilet satan çakalların geçeceğini hissetmiştim.
evet gönülden inanıyorum, seba gibi bir çınara yapılan karşı devrim, asla sadece futbol takımının başarı veya başarısızlığıyla ilgili değildi. o bir semboldü hepimizi bir arada tutan ve o sembol mutlaka alaşağı edilmeliydi...ettilerde...(beşiktaş tribünlerindeki kardeşlerime hiçbir eleştirim olamaz bu konuda çünkü hiçbirimizin kapısının önü daha temiz değil ve hepimiz bir şekilde kendimizi kulandırttık bu karşı koyamadığımız servet-şöhret avcılarına)