tatar çölü

nemiş nemiş
i̇nsanın tek başına olduğu ve hiç kimseyle konuşmadığı zaman bir şeye inanması çok zordur. i̇şte tam da o dönemde, drogo, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti, birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde diğerlerinin, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti...
haydi biraz cesaret drogo, bu senin son kağıdın, ölümün karşısına bir asker gibi çık ki, hiç olmazsa kandırılmış yaşamın güzel bitsin...
ferrarisi olmayan adam ferrarisi olmayan adam
"yaşamı boyunca beklediği an" bir türlü gelmeyen, zamanla sesi ihtiyar sesine dönüşen, bakışları çok yaşlı bir adamın bakışları gibi sarımtırak ve camdan bir görünüş alan ve varoluşun anlamsızlığı boylu boyunca önüne serilen giovanni drogo'nun hikayesinin anlatıldığı dino buzzati romanı... bu roman, bu yıl ayrıca tiyatroya da uyarlandı.
astral gay astral gay
çok büyük bir beklentiyle başlamıştım, sonunun muntazam bir şok edici finalle gelmesini bekliyordum lâkin beklediğim gibi olmadı.. belki de beklentilerimi yüksek tuttuğum için kitabın ana metnini de gözden kaçırdım, hem psikiyatristim önermişti kitabı, belki de davranış biçimimde büyük bir değişikliğe yol açacağına inanıp bittiğinde de "e hani yine aynı dalya*ağım" dediğim içindir bilemiyorum..

bastiani kalesi, yüz yıllar öncesinden sadece masallarda beliren tatarların çöl üzerinden gelip ülkeye giriş yapmaması için kurulmuş, sınır garnizonudur, gelenlerin büyük bir erdem gösterip bu kimsesiz ve kırallığın unuttuğu bu kalede görev alarak, büyük askeri bir imtiyaz sahip olduğu söylenir üst rütbeler tarafından, buraya henüz askeri okuldan mezun teğmen giovanni drogo'nun atanması ile başlar hikaye, kale uzaktan heybetlidir, ama içine girince o ihtişamını, askeri tekdüzeliğin bozduğunu belirtir.

zaman içinde kaleye dair düşünceler ve fikirler, aslında tatarların bir mit olduğunu ve bu kalenin de kimse tarafından iplenmediğine evrilir, drogo ise buraya dair beklentilerini hep yüksek tutarken, arkadaşlarının kaleden ayrılmasına karşı öfke duymaktadır. aslında kendisi de isterse göreve başladığı 4. ayda kaleden ayrılabilirdi, en azından ona bu söylenmişti, ama kalede onlarca yıl geçiren binbaşıları görünce bundan imtina etmişti..

hikaye sonlara doğru sadece bir ihtimal tatarlar yeniden gelir korkusu üzerine kaldırılmayan, ama asker sayısı yarıya indirilen bastiani kalesine drogo'nun ne kadar bağlandığı, ona yüklediği anlamlar, kurtulmak isteyip de bir yandan da onsuz yapamayacağını anlatıyor..

sonunu söylememe gerek yok fakat çıkardığım sonuç, boşu boşuna da olsa bazen kurduğumuz ve idealleştirdiğimiz düşüncelerin ya da hedeflerin hiç birisine ulaşamadan, tam da aksini dilediğimiz bir durumla karşılaşabileceğimizi, inandıklarımızın hiç de boşa çıkmayabileceğini fakat buna şahitlik edemeyeceğimizdir..

tavsiye edilir..
gamlı baykuş gamlı baykuş
üslubunu çok sevdiğim ve metaforlarına ayrı hayranlık duyduğum dino buzzatinin belki de en çok bilinen kitabı.

sıradan insanlar için hayatın aslında çoğu zaman aynı aşamalardan ibaret olduğunu bambaşka bir anlatı içinde aktaran ve insanın kendisine yönelik tüm zaaflarını çok güzel ortaya döken bir kitap.

hayat boyu, önümüzde hep çok fazla zaman varmış gibi yanılmamız ve bu yüzden de hep beklememiz, bir yandan da hem kendimize hem de çevremize yabancılaşmamız, hiçbir şey yapmasak da hep daha güzel şeylerin olmasını umut etmemiz, gençliğimize güvenip ertelemelerimiz ve "şimdilik böyle olsun, daha zaman var" deyişlerimiz ve değişikliğe gösterdiğimiz şuursuz dirençlerimiz…

hepsi muazzam bir akış içerisinde, ama bir yandan da durağan bir şekilde aktarılıyor ve her sayfada hayatlarımızı aslında herkesle nasıl benzer bir şekilde yaşadığımızı görüyoruz. çünkü ne kadar hareketli yaşarsak yaşayalım, ne kadar farklı olduğumuza inanırsak inanalım, ne kadar büyük(!) şeyler yaparsak yapalım dost meclislerinde konuşulan şeyler hep benzer oluyor.

"… isyan etmemiş, istifasını vermemiş, bu haksızlığı hiç ses etmeden kabullenmiş, her zamanki görevine dönmektedir. hatta ruhunun derinliklerinde, yaşamında büyük değişikliklerin böylece bertaraf edilmiş olmasından ve eski alışkanlıklarına aynen kavuşmaktan doğan utangaç bir hoşnutluk bile vardır."