1976 yapımı martin socrsese'in muhteşem filmi.
aylak travis bickle'ın hayatı geceleri dolaşarak geçmektedir ve bunu yaparken para da kazanabileceğini farkedince taksi şoförü olamaya karar verir. meslek sahibi bir adam olarak dolaşırken bir gün ona ratlar (betsy). travis o günü şöyle anlatır: i first saw her at palantine campaign headquarters at 63rd and broadway. she was wearing a white dress.she appeared like an angel...
out of this filthy mass. she is alone.
they...cannot...touch...her.
palantine, betsy'nin seçilmesi için kendini adadığı başkan adayıdır. filthy mass ise travis'in içinde yaşadığı dünyadır. travis hiç bir şeyin sorun olmadığını söylesede bu dünya ona çok koymaktadır. geceleri yaşar ama geceleri sevemez çünkü: all the animals come out at night. whores, skunk-pussies, buggers, queens, fairies, dopers, junkies. sick, venal. ve inanır ki: someday, a real rain will come and wash all this scum off the streets.
travis allem eder kallem eder ve betsy'le tanışır. onu filme gitmeye ikna etsede tek bildiği sinema porno sineması olduğu için oraya götürür ve manitayı ürkütür. artık ne yapsa ne etse de betsy'i göremez ve onun diğer kadınlarla aynı olduğunu anlar: cold and distant.
bir gün şans eseri palantine, travis'in taksisine biner ve travis ona sokaklar hakkında düşündüklerini anlatır. başkan olan kişi sifonu çekip sokaktaki pisliği lağıma yollamalıdır. palantine anlamış görünür ve travis'i geçiştirir. travis başalangıçta bir şey demez ama bu adam seçim meydanlarında şu nutku atınca:
walt whitman, that great|american poet...spoke for all of us when he said...
"i am the man. i suffered.i was there."
today i say to you...we are the people. we suffered. we were there.
we, the people, suffered in vietnam.
we, the people, suffered. we still suffer...from unemployment, inflation... crime and corruption.
travis'in tepesi atar. çünkü vietnam'da acı çeken odur, işsizlikten, enflasyondan, suçtan ve çöküntüden acı çeken travis'tir. kendi kendine: listen, you fuckers, you screwheads. here is a man who would not take it anymore. who would not let. listen, you fuckers, you screwheads. here is a man who would not take it anymore. who stood up against the scum... the cunts, the dogs, the filth, the shit. here is someone who stood up. here is... diyerek ayağa kalkar ve dünyadaki pisliklere artık göz açtırmayacaktır. bunları söylediğinde yürüyen bir ordu gibi tam teçhizat donanmıştır (44 lük magnum, 38 lik, 25 lik colt ve 380 walther ile)
bu arada devreye iris girer. iris bir pezevengin (sport) eline düşmüş 16 yaşınta, bir gün bir komünde yaşamayı hayal eden, pembe gözlüklü tazedir. yollarının ikinci defa kesişmesiyle iris'i kurtarmayı amaç edinir. komün için gerekli parayı ona yolladıktan sonra yapması gereken önemli işin peşine düşer, palantine'ı yok etmek.
travis burdan sonra acayip bir şeye dönüşür, aslında bu hali onun elinden gelenin en iyisidir çünkü bu kafası karışmıklık ve bulanıklık için dönüşebileceği en normal hale dönüşmüştür. fakat palentien şanslıdır ve travis'in elinden kurtulur; travis de kahrolası federallerin elinden. travis dünayayı kurtaramayacaksa, en azından iris'i kurtarmalıdır.
sport'un yanına giden travis kan revan iris'i kurtardıktan sonra, avuçlarında bir iş yapmanın saadeti ile kendini öldürmeye çalışır ama beceremez. travis'in bu kahramanlığından geriye bir teşekkür mektubu ve bir kaç gazete sütunu kalmıştır geriye. bu her ne kadar betsy'i tekrar kazanması için yetse de o betsy'e çoktan "so long" demiştir. film burada biter, kimi sevmez kimi kafayı toparlayamaz.
yüzlere küçük detayla doludur film; kimi zaman betsy'nin ilgisizliğini, kimi zaman travis'in kafasının karışıklığını anlatmak için. travis'in kafası o kadar bulanıktır ki onu bertrand russell bile kendine getiremeyecektir. daha da kötüsü etrafında bir tane bertrand russell yoktu; her ne kadar ellerinden geleni yapanlar olsa da.
travis bickle (bkz: robert de niro)
betsy (bkz: cybill shephard)
iris (bkz: jodie foster)
sport (bkz: harvey keitel)
aylak travis bickle'ın hayatı geceleri dolaşarak geçmektedir ve bunu yaparken para da kazanabileceğini farkedince taksi şoförü olamaya karar verir. meslek sahibi bir adam olarak dolaşırken bir gün ona ratlar (betsy). travis o günü şöyle anlatır: i first saw her at palantine campaign headquarters at 63rd and broadway. she was wearing a white dress.she appeared like an angel...
out of this filthy mass. she is alone.
they...cannot...touch...her.
palantine, betsy'nin seçilmesi için kendini adadığı başkan adayıdır. filthy mass ise travis'in içinde yaşadığı dünyadır. travis hiç bir şeyin sorun olmadığını söylesede bu dünya ona çok koymaktadır. geceleri yaşar ama geceleri sevemez çünkü: all the animals come out at night. whores, skunk-pussies, buggers, queens, fairies, dopers, junkies. sick, venal. ve inanır ki: someday, a real rain will come and wash all this scum off the streets.
travis allem eder kallem eder ve betsy'le tanışır. onu filme gitmeye ikna etsede tek bildiği sinema porno sineması olduğu için oraya götürür ve manitayı ürkütür. artık ne yapsa ne etse de betsy'i göremez ve onun diğer kadınlarla aynı olduğunu anlar: cold and distant.
bir gün şans eseri palantine, travis'in taksisine biner ve travis ona sokaklar hakkında düşündüklerini anlatır. başkan olan kişi sifonu çekip sokaktaki pisliği lağıma yollamalıdır. palantine anlamış görünür ve travis'i geçiştirir. travis başalangıçta bir şey demez ama bu adam seçim meydanlarında şu nutku atınca:
walt whitman, that great|american poet...spoke for all of us when he said...
"i am the man. i suffered.i was there."
today i say to you...we are the people. we suffered. we were there.
we, the people, suffered in vietnam.
we, the people, suffered. we still suffer...from unemployment, inflation... crime and corruption.
travis'in tepesi atar. çünkü vietnam'da acı çeken odur, işsizlikten, enflasyondan, suçtan ve çöküntüden acı çeken travis'tir. kendi kendine: listen, you fuckers, you screwheads. here is a man who would not take it anymore. who would not let. listen, you fuckers, you screwheads. here is a man who would not take it anymore. who stood up against the scum... the cunts, the dogs, the filth, the shit. here is someone who stood up. here is... diyerek ayağa kalkar ve dünyadaki pisliklere artık göz açtırmayacaktır. bunları söylediğinde yürüyen bir ordu gibi tam teçhizat donanmıştır (44 lük magnum, 38 lik, 25 lik colt ve 380 walther ile)
bu arada devreye iris girer. iris bir pezevengin (sport) eline düşmüş 16 yaşınta, bir gün bir komünde yaşamayı hayal eden, pembe gözlüklü tazedir. yollarının ikinci defa kesişmesiyle iris'i kurtarmayı amaç edinir. komün için gerekli parayı ona yolladıktan sonra yapması gereken önemli işin peşine düşer, palantine'ı yok etmek.
travis burdan sonra acayip bir şeye dönüşür, aslında bu hali onun elinden gelenin en iyisidir çünkü bu kafası karışmıklık ve bulanıklık için dönüşebileceği en normal hale dönüşmüştür. fakat palentien şanslıdır ve travis'in elinden kurtulur; travis de kahrolası federallerin elinden. travis dünayayı kurtaramayacaksa, en azından iris'i kurtarmalıdır.
sport'un yanına giden travis kan revan iris'i kurtardıktan sonra, avuçlarında bir iş yapmanın saadeti ile kendini öldürmeye çalışır ama beceremez. travis'in bu kahramanlığından geriye bir teşekkür mektubu ve bir kaç gazete sütunu kalmıştır geriye. bu her ne kadar betsy'i tekrar kazanması için yetse de o betsy'e çoktan "so long" demiştir. film burada biter, kimi sevmez kimi kafayı toparlayamaz.
yüzlere küçük detayla doludur film; kimi zaman betsy'nin ilgisizliğini, kimi zaman travis'in kafasının karışıklığını anlatmak için. travis'in kafası o kadar bulanıktır ki onu bertrand russell bile kendine getiremeyecektir. daha da kötüsü etrafında bir tane bertrand russell yoktu; her ne kadar ellerinden geleni yapanlar olsa da.
travis bickle (bkz: robert de niro)
betsy (bkz: cybill shephard)
iris (bkz: jodie foster)
sport (bkz: harvey keitel)