televole

1 /
anosias anosias
zamanında öz televole, hakiki televole, zart televole gibi bir çok isimle farklı kanallarda yayınlanan, şimdilerde pek de adı anılmayan program
aqua aqua
artık esamesi okunmasa da tv dünyasına soktuğu kirlilik genişleyerek tüm kanalları sarmıştır. evet televole yoktur artık ama magazin ve eğlence programı adı altında yayımlanan, espriyi şebeklik, eğlenceyi stüdyoda dans etmek olarak gören, 3-5 zibidinin yaşadığı hayatın ekmek peşindeki yurdum insanını ne kadar ilgilendirdiğini düşünmeden tüm televizyonlarda boy gösteren eblek programlar türemiştir.
wonderwall wonderwall
sanatçıların (!) birbirlerine laf soktukları,mankenlerin cirit attığı,iğrenç gülüşlü bir sunucusu olan dünya tatlısı tv klasiği...
dünyayı kurtaran adam dünyayı kurtaran adam
televole ve yarışma programları 90'ların sonunda türk televizyonculuğunun bildiğiniz rezaletidir aslında.

90'ların sonunda medya patronları nakit açısından sıkışık oldukları için o dönemde masraf yapmaktan çekiniyorlardı. halka dizi açısından da fazla bir yapım veremedikleri için yayın saatlerini bir şekilde doldurmak zorundaydılar. bu dönemde olaya can tanrıyar veya mehmet ali erbil, güner ümit gibi isimler girdi. gerçi güner ümit ve mehmet ali erbil zaten bir dönem yaptıkları rezaletlerden isimleri hatırlanıyordu ama elden fazlası gelemedi.

can tanrıyar olaya çok güzel girdi. televole markasını show tv ve kanal d isimli iki farklı kanala verdi. iki kanal gerçeği bizde diğeri sahte tartışması gibi bir yüzeysellikle bile vakit geçiriyordu. sadece iş pazartesi yayınlanan televoleler ile bitmiyordu. diğer günler isimleri değiştirilerek tekrardan aynı görüntüler izleyicilerin önüne servis ediliyor, pazar günü ise programın ismi pazar keyfi oluyordu.

yarışma programlarını sunan sunucularımız ise akşam haberlerinin bittiği 20.30 gibi zamanlarda bolca reklam süslü programları ve telefonla canlı yayına katılan izleyicilerle muhabbeti uzun tutarak 00.00'a kadar programı devam ettiriyorlar ve halkın resmen televizyondan uzaklaşmasına neden oluyorlardı. çok iyi hatırlıyorum, hababam sınıfı veya tosun paşa gibi filmler bile bazen bu magazin programlarının yayın saati için piç ediliyor, 45 dakikalık bölümlerden oluşan kesitlerle izleyicinin önüne konuluyordu. sonradan ortaya çıkan dizi furyası ile televolelerden ve saçma yarışma programlarından bir nebze de olsa kurtulduk.

yaz ayları televizyoncular için zorlu bir dönemdir. dizi sektörü tatilde olduğu için genelde dizi yayınlamak zor olur. dikkat edilirse bu tip magazin programları gül gölge'nin sunuculuğunda ve yarışma programı formatı adı altında saçmalık ile de mehmet ali erbil'in kumar tutkusu nedeniyle kıbrıs otellerinde devam ettirilir. sonrası malumunuz don indirmeler de görülür, türlü abukluk sabukluklar da. kişiler değişse bile zaman aksa bile televole kültüründen bir kurtulma gözükmuyor ufukta. hakkımızda hayırlısı!
mark denver mark denver
bir dönem türkiye televizyonlarında her kanalın olmazsa olmazı haline gelmiş, kimi insanların deli divane olup, kimi insanlarında nefretini kazanmış programdır.
cerceve cerceve
başka bir kanala tüm ekibiyle birlikte transfer olunca, eski kanalında da aynı isimle, aynı jingle ile ama farklı bir ekiple program devam ettirildi. bu nedenle "gerçek televole", "en gerçek televole" gibi sidik yarıştırılmıştı bir süre.

ama şu bir gerçek ki, maradona'nın "maraba televole" sözünün ekranlardan görülmesinin ardından, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
sycrone one sycrone one
ilk çıktığı dönemde futbol-magazin programı tadında sevimli ve sempatik bir programken, 90'ların sonunda artık hangi aklıevvel düşünüp uygulamaya başladıysa saf magazin formatına çevrilmiş, bu dönemde show tv ve kanal d'de farklı iki formatı izleyiciye sunulmaya başlamıştı(hatta sanırım show tv'deki melih gümüşbıçak sunuyordu).

şimdi lig tv'de aslan cimbom diye galatasaray temalı programı izliyordum da hakan şükür'le tarkan'ın 97'nin sonlarında buluştukları görüntüleri gösteriyorlardı nostalji babında. muhtemelen işte o güzel televole dönemlerinden kalmaydı bu görüntülerde. o dönemlerde sanatçılar futbolcularla bir araya getirilir, böyle birbirlerine övgüler yağdırırlardı bu buluşmalarda. birlikte şarkı söylerlerdi falan. o dönemlerde halen futbol oynayan şifo mehmet'in evine gitmişti bir de akın sel. böyle artık ataköy'de miydi evi neydi, itfaiye arabasının merdiveniyle mehmet'in balkonuna kadar çıkmıtı yanlış hatırlamıyorsam.

ve sanıyorum en önemli başarısı bu programın; futbolcu alpay özalan'la manken cansel özzengin arasındaki aşkı alevlendirmeleri ve evlenmelerine giden süreci hareketlendirmeleriydi(alpay havuza falan atlamıştı). hakikaten de o dönem ciddi anlamda televizyonları işgal etmişti bu haberler.

şimdi "siktir git" diyeceksiniz bana ama o dönemki futbol-magazin programları gene olsa keşke. ne bileyim roberto carlos'la hakan şükür biraraya gelse, hakan espriler falan yapsa. volkan demirel'e kız falan bulsalar. çok mu şey istiyorum lan?
1 /