the smiths

1 /
telperion telperion
efsanenin* içinde bulunduğu topluluk. 80ler pop denince gururla söylenebilecek birkaç gruptan biri. britpopu britpop yapan kişiler bütünü.
comatose comatose
tekrar birleşmek için yapılan 5 milyon dolarlık teklifi "para dediğin elinin kiri" diyerek geri çevirmiş insanlar topluluğu.
efendisiz köle efendisiz köle
bir grup bu kadar mı depresif, ölümü isteyen ve duyguları ifade eden şarkılar yaratabilir? sorusunu aklımıza getiren 80lerin rock müzik topluluğu. morissey'nin yumuşak,ruha dokunan sesi grubun en büyük artısıydı.
alik alik
bu adamların, bu allahın belası, şahane müziğini dinlemeyi bünyem kaldırmıyor çoğu zaman. tatlı hüzün, neşeli karamsarlık vs. tarzı doğru yorumları da, her ne kadar yerinde olsalar da, hazmedemiyorum. bence çok fena adamlar bunlar. canım çekiyor, dinlemek istiyorum. bazen şarkılara bir tık uzakta bir süre beklemek zorunda kalıyorum. açamıyorum şarkılarını bazen. müzik ve morrissey'in o bambaşka sesi ve rengi girdiği zaman vücut azalarım teker teker dökülecek, patlayacak, sararıp solacak gibi geliyor. önce sağ elimin yüzük parmağı düşecek komple. ardından sol işaret parmağımın tırnağı eriyecek bir anda. derken, elim, kolum, kalbim, bacağım.. hepsi dağılacak. buna rağmen iki kulağım, bu duyguyu yaşayan hislerim, hangi fırtınalara savuştuğunu bilmediğim beynim hala ve hala birlik içinde bu karanlık gökkuşağının civarında dolanıyor olacak sanki.

o kadar taşak geçiyor ki.. "i am human and i need to be loved" diyor mesela. e biliyorum. çok normal. makul. mantıklı. malumu ilam. ama içim kapkara, bir yandan serçeler uçuşuyor içimde, mutluyum. biliyorum, taşak geçiliyorum. ama kaçamıyorum. değerlendirme yapamıyorum işte. oysa çok da seviyorum bik bik etmeyi. söz konusu müzik olunca hislerimle birlikte o kültür üzerine yapılan çıkarımları, toplumsal yansımalarını ya da akımlarını.. bunun gibi konular üzerinde geze toza, insanlık yararına olup olmayacağını hiç umursamadığım yorumlar getirip, zevkli anlar yaşamayı. yapamıyorum. daha o raddeye gelmemişim demek ki. o kadar istiyorum ki genişleyecek giri olmasını bu girinin.

umutluyum, kızmıyorum kendime. bu grubu değerlendirebileceğim bir gün. ukala ukala anlatacağım, şu şöyledir bu böyledir, diye. there is a light that never goes out.
kahraman inek öce kahraman inek öce
hangi ruh hali içerisinde olursan ol bu adamların sana hitabeden bi şarkısı mutlaka vardır.dibin düşer ,için kalkar,seviyorum uleen sizi diye bağırttırır.
bir gün gayet çarpık bir ilişkideyken bi şarkılarını dinliyordum ve evet dedim ben bu şarkıdaki duyguları yaşamak istiyorum!!ihtiyacım olan acının türü bu olmalı!!bu salak ilişkiden böyle acı çıkmaz dedim ve ilişkimi bitirdim.
gittim morrisseyin haykırdığı acıya uygun bi ilişki buldum kendime (bkz: dallama)
sonra açtım müziği son ses dinledim komşularla... eminim onlarda sevdiler.

edit:acı falan diyorum ama bu adamlar hep acıyı anlatmıyorlar.. sadece durumla ilgili küçük bir ayrıntı
1 /