yönelimleri gereği gelişmiş empatileri de bunlardan birisidir. her iki cinsin de, cinsellik sırasındaki psikolojisine hakim olmak, bunu yaşamış olmak insana çok büyük bir erdem katar.
cinsel ilişki sırasında, sonlara doğru tempoyu artıran arap atı gibi hızlanmışım ben bir gün yine. ritmik hareketlerimde büyük bir ivmelenme yaşadığım anlarda, kan ter içindeyken, değerli dostum ve fuckbuddy'im hüseyin şöyle demişti, hiç unutmam..
"ya purge, canım benim.. ne gerek var babacım bunlara be aslında..bizim, yatakta kadına panter görünmek için yaptığımız şu abartı hareketler, hem kasları zedeliyormuş, hem kalbe zararlı. şimdi sen şovunu yapıyorsun ama aslında sıkıntılısın değil mi? tansiyonun yükseliyor. yine de purge me"sin ya sen... bir an önce işini bitirip misyonunu tamamlaman gerekiyor, benim de sana -wowwwwwwğğğğhhh süpersin sen yaa- demem gerekiyor di mi? saçma değil mi bunlar abicim bee. olm birbirimizi yıpratmışız aslında hep. ben, "ahu-23-beylizdüzü-eve gelinir" olmadan önce, hüseyin olarak yaşadığım yıllarımı sorguladığımda, hep bunu gördüm. boş bir hava atma çabası her şey. lan gel hadi salla sen sahte gösteriyi. bitsin bu samimiyetsiz tiyatro! gel hadi ben bi
quickie patlatim sana. sen rahatla. benim zaten yapı gereği, durumum yok biliyorsun. tansiyon aletini getir bir ölçeyim canımın içi. yüzün kıpkırmızı, zorlama daha... kızlar gidiyor, bu anlarda, -hadi hadiii hadiiii daha çok..devam et..hepsini- heppücüğünü isterim- diye baskı yapıyor. doymuyorlar abi be. doyumsuzlar. gel hadi halledelim işimizi, balkonda masayı da hazırlarız 2 rakı parlatırız, sikmişim bu dünyanın derdini be purge"
şok olmuştum ben. kutsal kitap gibi çarpmıştı kelimelerini yüzüme. o an anlamıştım bu olayın erdemini yani arkladaşlar.
empati şartmış
erdem için. o ilişki, nihayete erememişti bile. ben içinde salınırken, bir romanın en etkileyici satırlarını dökmüştü hüseyin, tatlı diliyle. isteğim kaçmıştı. içinden çıktım. sarıldım. ağladık bir süre. içimiz dolmuş demek, senelerdir bitmeyen, yazılı olmayan hayat kurallarına. hüseyin, her travesti gibi kırmızı file çorap tercih ederdi. ben de, o gün onunla olacağımı bildiğimden, farklı bir şey olsun, o da sevinsin diyerek, kırmızı slip külot giymiştim. o halde birbirimize sarılıp; kadınları, insanların baskılarını 3 dakikalığına da olsa öteledik ve hüngür hüngür ağladık.
kurduk rakı masamızı. giyinmedik bilerek. ne oldu dersiniz? şikayet aldık. polisi aramış hemen pislik yobazlar. beyaz yakası da aynı okumamışı da. yobaz bir toplumuz maalesef. aile kutsaldır, buna mı itiraz ettik? dostumun giriş katındaki evinde, balkonda iki kadeh parlatalım, eskileri yad edelim dedik, insanlar rahatsız oldu. kırmızı aşktır demiştik ağlarken. biz de aşkla protesto edecektik sizin bu iğrenç ciddi hayatlarınızı. renklere düşmansınız. renkleri bile sınıflandırdınız be! reziller.
kırmızıyı sevmezler, beyazı kirletirler, siyah ile saklarlar günahlarını, karanlıık taraflarını. iğreniyorum ya yobazlardan.