türk futbolunun bana göre gelecekteki en büyük yıldızlarından biri. fenerbahçe forması alırsam tuncay'ın kini alırım
tuncay şanlı

#14735 ·
· 38
basın tarafından fazlaca şişirilmiş, hızı ve deparları dışındaki yetenekleri vasatın üstünde olmayan futbolcu.
tanrının türk milletine armağanı...
rüzgarın oğlu, fenerbahçelilerin gözbebeği. sarı kırmızılı açık cekleri reddeden futbolcu.
yağtığı koşularla ya ciğeri olmadığı ya da ciğerinin insan ciğeri olmadığına kanaat getirilen oyuncu
genç yetenek
teknik bir yetenek mi yoksa hakan şükür gibi değişik kabiliyetleri olan bir kazma mı hala anlaşılamamıştır.
sakaryanın gözbebeği
sakarya'da ayakkabısı olmadığı için çıplak ayakla halı sahada maç oynayan şimdi ise çim sahaların prensi olan futbolcu
anlaşılmaz bir şekilde manchester united karşısında attığı golden sonra tribünlere dönerek sus işareti yapan oyuncu, herhalde skorun 4-2 olduğundan haberi yoktu
daum un ısrarla sol kanatta oynattığı, her yerde oynayabilecek fenerbahçeli futbolcu
şu günlerde hızı ve yeteneğiyle ilgimi çeken türkiyenin en iyi futbolcularından biri.
attığı gol sonraları çıldırıyor tuncay. yanakları pembeleşiyor, burun delikleri büyüyor, ağzı-gözleri yüzüne sığmıyor, sırf ağız, sırf göz oluyor. hastane duvarlarına asılı 'melek hemşire fotoğrafları' gibi rakip oyunculara, seyircilere, canlı ve cansız herkese-her şeye 'sus' işareti yapıyor. o an kafasından sanki erkin koray'ın o şarkısı geçiyor: 'sus, sus.. konuşuyor krallar'. ve koşuyor ilk olarak pas verene, sonra ilan tabelaları üzerinden atlayıp, seyirciyle sahayı kesen ağlara sarılıyor. aynı maçta ikinci golünü atmışsa daha bir ekonomik seviniyor. ağzı ve gözleri yüzünde bir salon kadar yer kaplıyor. 'bu budur' hallerine bürünüyor. ve yalnızca pas atana gidip sarılıyor, kulak memesinden öpüyor. aynı maçta üçüncü golünü de atmışsa eğer, artık yerinde duruyor ve ona koşan futbolcu arkadaşlarının tebriklerini yerinde kabul ediyor.
bir futbolcunun oyun dışındaki karakterinin ipuçlarını gol sevinçlerinde bulabilirsiniz. buna göre tuncay, hırslı ancak kooperatif ruhlu biri izlenimi veriyor. sevinirken fazla kendini kaybetmiyor, meydan okumuyor, çirkinleşmiyor. kendini biliyor ve kısa sürede kendine gelebiliyor. futbolda bu çok önemli, çünkü: liglerimizde hâlâ 10 yıl önce attığı gol sonrası sevincinden bugüne ve kendine gelemeyen futbolcular var.
tuncay, müthiş bir görev adamı. ne görev verirseniz eksiksiz yerine getiriyor. topu alınca sahada yeni pişmiş bulgur pilavı üzerindeki tereyağı gibi akıyor. topu kaybettiyse ya da top onda değilse gene boş durmuyor. geriye geliyor, defansa, kaleciye, top toplayıcıya, malzemeciye, tribündeki satıcılara yardım ediyor. o da kesmiyor ve o hızla stattan çıkıp yaşlıları karşıdan karşıya geçiriyor, marş basmayan arabalara omuz atıyor, bir iki kapkaççıyı yakalayıp güvenlik kuvvetlerine teslim ediyor ve tekrar sahaya dönüp son sürat gole giderken, 'tuncay'ım be, bu arada golden sonra bakkala uğrayıp, iki ekmek bir yoğurt, dört de kutu bira alır mısın hayatım?' deseniz, gidip alacak izlenimi veriyor. yani öööleeee, bööööleee değil. tuncay'da maşallah, bir orta saha oyuncusunun akciğeri, bir forvet oyuncusunun defans yarma becerisi ve ortaüstü bir yurdum insanının azimle çişeyen mermeri deler azmi var.
tuncay, 12 ocak 1982 yılında 'vatan-millet' sakarya'da doğmuş. toprağından mı, suyundan mıdır nedir, çok klas futbolcular hediye etti bu şirin belde liglerimize. tuncay, 12 eylül'ün göbeğinde büyümesine rağmen pek 12 eylül çocuklarına benzemiyor sanki. bir kere kitap okuyormuş. cabası felsefe kitapları okuyormuş. bu da çok önemli. genelde futbolcular sahada zaten futbolun kitabını yazdıklarını düşündükleri için pek kitap okumuyorlar. tuncay, avrupa kupalarında bir maçta birden fazla gol atan, hatta hat-trick yapan ilk yurdum futbolcusu sanırım. şimdiden dikilecek heykeli için altından fay hattı geçmeyen bir iki arsa bakılmasında fayda var. menajeri erdinç şehit, tuncay'dan bir 'proje' olarak bahsediyor. özel hayatından, giyim-kuşamına, saç stilinden, geleceğine kadar birlikte planlıyorlarmış her şeyi. mesela bu plana göre tuncay, 30 yaşına kadar evlenmeyecek ve düz duvara tırmanacakmış. hatta, fuleli ve dripling özelliği olan bir futbolcuya, uzun saç yakıştığı için 31 yaşına kadar kel olması da yasakmış tuncay'ın.
tuncay şanlı, 2004 itibarıyla 22 yaşında ve ona hâlâ 'genç futbolcu' deniliyor. 174 yaşına gelen sevgili bedri baykam'a hâlâ 'harika çocuk', demirbaşının tüyleri kadayıf olan bay emrah'a hâlâ 'küçük emrah' demeleri gibi. oysa 22 yaş futbol için orta yaş sayılır artık. pele ve maradona 22 yaşındayken iki dünya kupası devirmişler, üçüncüyü de garsondan sipariş etmişlerdi bile. bu 'genç futbolcu' tribi tuncay'ı kısa sürede süha özgermi sendromopozu'na sokmaz inşallah. her şey bir yana, ben de deprem görmüş erzincanlı bir çocuk olarak, tuncay'ımın gözlerinde imaja mimaja gelmez bir şey görüyorum: mahçup, kederli, kırık ve japon yapıştırıcı kâr etmez bir ruh hali. tıfıllığı tarla, bostan, arsa görmüş tipik bir deprem ve darbe çocuğu o.
ve tüm sakaryalı futbolcular gibi başarmaya, gol atmaya ve gol attırmaya mahkûm sanki. gözlerindeki o yarı blöflü güveni bir iki artçı deprem yerle bir edebilir çünkü...
*
(bkz: metin üstündağ)
bir futbolcunun oyun dışındaki karakterinin ipuçlarını gol sevinçlerinde bulabilirsiniz. buna göre tuncay, hırslı ancak kooperatif ruhlu biri izlenimi veriyor. sevinirken fazla kendini kaybetmiyor, meydan okumuyor, çirkinleşmiyor. kendini biliyor ve kısa sürede kendine gelebiliyor. futbolda bu çok önemli, çünkü: liglerimizde hâlâ 10 yıl önce attığı gol sonrası sevincinden bugüne ve kendine gelemeyen futbolcular var.
tuncay, müthiş bir görev adamı. ne görev verirseniz eksiksiz yerine getiriyor. topu alınca sahada yeni pişmiş bulgur pilavı üzerindeki tereyağı gibi akıyor. topu kaybettiyse ya da top onda değilse gene boş durmuyor. geriye geliyor, defansa, kaleciye, top toplayıcıya, malzemeciye, tribündeki satıcılara yardım ediyor. o da kesmiyor ve o hızla stattan çıkıp yaşlıları karşıdan karşıya geçiriyor, marş basmayan arabalara omuz atıyor, bir iki kapkaççıyı yakalayıp güvenlik kuvvetlerine teslim ediyor ve tekrar sahaya dönüp son sürat gole giderken, 'tuncay'ım be, bu arada golden sonra bakkala uğrayıp, iki ekmek bir yoğurt, dört de kutu bira alır mısın hayatım?' deseniz, gidip alacak izlenimi veriyor. yani öööleeee, bööööleee değil. tuncay'da maşallah, bir orta saha oyuncusunun akciğeri, bir forvet oyuncusunun defans yarma becerisi ve ortaüstü bir yurdum insanının azimle çişeyen mermeri deler azmi var.
tuncay, 12 ocak 1982 yılında 'vatan-millet' sakarya'da doğmuş. toprağından mı, suyundan mıdır nedir, çok klas futbolcular hediye etti bu şirin belde liglerimize. tuncay, 12 eylül'ün göbeğinde büyümesine rağmen pek 12 eylül çocuklarına benzemiyor sanki. bir kere kitap okuyormuş. cabası felsefe kitapları okuyormuş. bu da çok önemli. genelde futbolcular sahada zaten futbolun kitabını yazdıklarını düşündükleri için pek kitap okumuyorlar. tuncay, avrupa kupalarında bir maçta birden fazla gol atan, hatta hat-trick yapan ilk yurdum futbolcusu sanırım. şimdiden dikilecek heykeli için altından fay hattı geçmeyen bir iki arsa bakılmasında fayda var. menajeri erdinç şehit, tuncay'dan bir 'proje' olarak bahsediyor. özel hayatından, giyim-kuşamına, saç stilinden, geleceğine kadar birlikte planlıyorlarmış her şeyi. mesela bu plana göre tuncay, 30 yaşına kadar evlenmeyecek ve düz duvara tırmanacakmış. hatta, fuleli ve dripling özelliği olan bir futbolcuya, uzun saç yakıştığı için 31 yaşına kadar kel olması da yasakmış tuncay'ın.
tuncay şanlı, 2004 itibarıyla 22 yaşında ve ona hâlâ 'genç futbolcu' deniliyor. 174 yaşına gelen sevgili bedri baykam'a hâlâ 'harika çocuk', demirbaşının tüyleri kadayıf olan bay emrah'a hâlâ 'küçük emrah' demeleri gibi. oysa 22 yaş futbol için orta yaş sayılır artık. pele ve maradona 22 yaşındayken iki dünya kupası devirmişler, üçüncüyü de garsondan sipariş etmişlerdi bile. bu 'genç futbolcu' tribi tuncay'ı kısa sürede süha özgermi sendromopozu'na sokmaz inşallah. her şey bir yana, ben de deprem görmüş erzincanlı bir çocuk olarak, tuncay'ımın gözlerinde imaja mimaja gelmez bir şey görüyorum: mahçup, kederli, kırık ve japon yapıştırıcı kâr etmez bir ruh hali. tıfıllığı tarla, bostan, arsa görmüş tipik bir deprem ve darbe çocuğu o.
ve tüm sakaryalı futbolcular gibi başarmaya, gol atmaya ve gol attırmaya mahkûm sanki. gözlerindeki o yarı blöflü güveni bir iki artçı deprem yerle bir edebilir çünkü...
*
(bkz: metin üstündağ)
5 şubat 2005 samsunspor fenerbahçe maçında nicolas anelkanın kendisinin yerine oyuna girmesine sinirlenip, uzatılan eşofmanı fırlatan hırçın çocuk.