balık kokusunu, mutfağa sirke boca ederek yok eden insan türü.
hayır hangisi daha kötü bilemedim, balık kokusu mu sirke kokusu mu?
kendi hayatı olmadığı için ömrünü çocuk/çocuklarına adayan sonra da çocuklarının ilerleyen yaşıyla birlikte bağımsızlaşmasından incinen, buna tahammülü olmayan yurdum kadını. belki babanın öğrenmesi halinde hiçbir tepki vermeyeceği pekçok -aslında- kendi koyduğu kural için topu erk iktidara atarak "baban kızmasın" ve "baban duymasın" arasında sarkaç gibi sallanan bir ömür...
başlığı
türk kahvesi olarak okudum, annem olsaydı da bir kahve pişirseydi şimdi. özlenen kişi.
tarih sahnesinden türk ordularını çekip yerine türk annelerini koysak sanırım var güçleriyle koşup kaleyi şöylece bi süpürüp tozunu alırlar.
sürekli merak eder. oğlu/kızı eve çok geç gelecekse, o gelmeden uyumaz.
doyurmak, birinci vazifesidir. sürekli aç mısın? diye sorar. meyveleri soyar, dilimler getirir.
temizlik yaptığı gün evde canavar kesilir. onu akıttın, onu döktün, yeni temizledim diye habire söylenir durur.
kendi kaynanasından şikayet eder ama şikayet ettiği şeyleri gelinine yapmaktan çekinmez.
birey olmayı beceremez çünkü kodlarında yoktur. her şeyi ailesiyle birlikte yapmayı düşünür. buna da fedakarlık denir ki hiç hoşlanmadığım bir şeydir. çünkü toplum ondan böyle olmasını ister.
'senden adam olmaz' 'yaptığın banaysa, öğrendiğin kendine' 'almış eline bir telefon başka yaptığı bişey yok' 'hizmetçiyim tabi ben' lafları başucunda durur.
çocuğunu obez yapacak kadar çok besler, sonra ergenliğinde diyetisyenin kapısını aşındırır.
kendi birey olmayı beceremediği gibi, çocuğunun birey olmasına da izin vermez. ayrı eve çıkartmaz. her şeyine karışır. sürekli uyarır.
sürekli çocuğunun başına bişey gelecek diye endişelenir durur. endişeyle beslenir.
bunlar aklıma gelenler.
türk annesinin de yapacağı bir şey yok. öyle öğretilmiş. çizgi dışına çıkınca ayıplanmış. hep itaat etmesi, sorgulamaması öğretilmiş. ezbere bir yaşamda başkalarının koyduğu kurallarla yaşamış.
hiç bir öğretileni yapmıyorum. yapmadım. yapmayacağım.
müzmin kaygılıdır.
maalesef manipülasyoncudur. burnundan kıl aldırmayacak kadar sıkıntılıdır. çocuğu artık son raddeye gelene kadar hatta gelse bile umursamaz ama kendisi kötü olunca her şeyi çocuktan bekler... sen çocuğa ne verdin ki ne istiyorsun diye kimse sormaz.
geneli cahil olan, cahil olmayanında, annelik görevinde pek başarılı olmadığı, iç güdüleri kaynaklı sevgiyi vermeye çalışan fakat aile iletişimi, pediyatri ve davranış bilimi açısından eğitimsiz ve bilgisiz olduğu için, bunu kendi başarısız yöntemleri ve kulaktan duyma ve görme yöntemlerle yaptığı için, çocukta hasar bırakan anne türü. suç onların mı? ne tam onların, ne de tamamen eğitimsizliğin suçu diyemem. halkın eğitilmesi de, annenin kendi çabası da lazım.
en son 90 larin çocuklarının anneleri olarak var olmuşlardır. sonraki kuşak annelerden itibaren türk annesi tipi yok olmaya yüz tutmuştur. türk babası tipi de buna paralel şekilde yok olma sürecindedir. artık daha evrensel anne - baba karakterleri görebiliriz çevremizde. bence bu karakterlerin özellikleri arasında en göze çarpanlardan biri çocuklarını büyütürken gereksiz şımartma alışkanlıklarıdır. sonra da öğretmenlerine gidip "hocam vallahi dersin başına oturtamıyoruz. hemen tableti alıyor eline hiç dinlemiyor bizi, siz bi şey söyleseniz" gibi komik cümlelerle çocuklarına söz geçiremediklerini anlatıp bi de yardım isterler.
burda pek çok giride eski tip türk annelerinin özellikleri yazılmış. o anneler milenyum öncesinde kaldı. genel olarak daha çok ev hanımı olan, evlenmeden önce sevgilileri olmayan, bütün gün temizlik yapıp çocuğuna bakan geleneksel anaç anneler bunlar. yok ki onlar artık.
misafir geldiğinde evde daha önce görülmemiş tabak çanak vs eşyaları ortaya çıkartan , sürekli komşunun oğlu/kızıyla mukayese eden ve senin iyiliğin için adı altında sürekli telkinlerde bulunan , yeri geldiğinde baba ile arana kalkan olan ve yaz aylarında bolca salça , turşu gibi yiyecekler stoklayan ayni zamanda parasiz erkeği yanlızca onun sevdiğinin söylendiği kimse.
sürekli fedakarlık (!) yapıp başa kakmak..
erkek çocukları paşa, kız çocukları prensestir.
ve hepsi zekidir. daha türk annesinin gerzek bebeğine rastlamadım.
verilen sözlere değil, icraata bakar. tıpkı diğer tüm kadınlar gibi. o yüzden, kendisine söz vermek yerine, icraatlarla gitmek onunla olan ilişkiyi çok farklı etkiler.
babam öldüğünde annemi teselliye çalışırken, hıçkırık arasında "sizin daha babanıza ihtiyacınız vardı yavrum" demişti. haksız da değildi. babamın 48 yıllık hayatından geriye somut olarak bir dul, dört yetim kalmıştı... kadıncağızın 40 yıllık kocası ölmüş ama hala kadınlığından öte anne olarak durumu değerlendiriyordu. orada bazı durumlarda tesellinin faydasız olduğunu anlayıp. anama sarılıp beraberce ağlamıştım hıçkırarak..
babanızın kıymetini bilin ama annenizi baş tacı edin...
her türk çocuğu bir anne terliği yemiştir.