türk futbolu

2 /
eskiunited eskiunited
avrupa sahasında paranın başarıyı getiremediği şey. hayvani transferlerle bir yerlere gelemiyorlar hala. galatasaray, fenerbahçe, trabzonspor(liverpool'a elendi ama sonuçta o da yok) bir anda siliniyorlar. özellikle fenerbahçe şampiyonlar ligi önelemesinde zaten elenmiş de gelmiş. oynadıkları ilk uefa maçında eleniyorlar. ve bakıldığında maddi gelir ve tarih olarak kıyaslanamayacak bir takım olan paok'a yeniliyor. galatasaray'ın hali içler acısı. trabzon liverpool'a eleniyor ama sonuçta o da yok. sonuçta seni kimin öldürdüğü önemli değil, ölmen önemli.

avrupa kupalarına bakınca diğer tarafta beşiktaş var. ilk bakışta doludizgin gidiyor gibi görünse de pek öyle değil. karşısına sağlam bir takım çıktığında her an fark yiyecekcesine oynuyor. bursa'ya bakıyorsun ön eleme oynamadan gruplara kalıyor. öneleme oynasaydı ve yenilseydi ne olacaktı. bir tek beşiktaş kalacak ve onun da sonu çok uzak olmayacaktı.

türk futbolu kabuk değiştirmeye başladı son 2-3 sezondur. artık büyük takımlar küçük avrupa takımlarını dahi yenemez hale gelmişler, küçük zaferler kazanamıyorlar. ligdeki gidişatlarını devam ettirdikleri takdirde avrupa kupalarına da gidemeyecekler.

aynı senaryodan bıktı türk futbolu. bundan sonra taze hevesler gerekli. artık ümit anadolu kulüplerinin elinde. yoksa "türk futbolu"nu kurtaracak başka çare görünmüyor.

3 büyüklerin taraftarları şampiyonlar ligi ve uefa kupası hayalleri kurmasınlar. kısa ve orta vadede imkansız görünüyor.

ek: "eheheh yunanlı bile yaptınız bizi", "liverpool'dan 8 yediniz olm" diyenlerin ağzına dışkı bırakılsaydı keşke zamanında. birbirimizin kıçını parmaklamaktan başka hiçbir şey yapmadık. geçen sezon sivasspor şampiyonlar ligi önelemesinde anderlecht'den 5 yediğinde onlarla bile alay edildi. kendi bacağımıza kurşun sıktık hep. türk futbolunu düşünen kimse yoktu aslında. herkes kendi takımını tutup, diğer tüm ülke takımlarına düşman olmaktan başka bir şey yapmadı.

he şimdi tatlısu kurnazları çıkıp da "ama avrupa maçlarında milan yenildiğinde interliler göbek atıyor", "madrid yenildiğinde barcalılar halay çekiyor" demesinler. adamlar aşmış artık. kendi ekolleri, kitleleri var. barca ve real elenirse ispanyol futbolu tehlikeye girmeyecek çünkü. adamlar aşmış, kendilerini kanıtlamışlar. avrupada yenmedikleri takım, kazanmadıkları kupa kalmamış. şimdi kendi aralarında sidik yarıştırıyorlar, bu da çok normal. biz daha adam olmadan sidik yarışı yapıyoruz ama bu yarış cami duvarında gerçekleşiyor.
realperson realperson
bugun itibari ile dükkanı kapatıp gitme aşamasına gelmiştir ve önündeki beş yıl çıkmakta güçlük çekeceği bir dibe vuruş yaşama aşamasına gelmiştir. tabi bjk ve bursa mucizelere imza atmazlarsa.
nickim saolsun nickim saolsun
çok kaliteli olamasa da özellikle son zamanlarda alınan ünlü diye haber edilip fos çıkan transferleriyle komedi olan üstüne avrupada da çok başarılı olamayan dev klupleriyle meşhur olmuş futbol yapısıdır.genelde taktik bellidir dört dört ikiye dayanır.ama türkiye futbolunun bu durumda olmasının iktidardan tutun klüplerin de büyük katkısı vardıri taraftarları ne kadar coşkulu olursa olsun, yeterli yatırım yapılmayıp futbola iyiyiz demeyi biliyorlar son dönemlerdeki avrupada ki milli bozukluğumuzu buna bağlaya biliriz.gelecekte iyi bir yatırımla iyi bir futbolumuz olabilir.(bkz: ispanya)
redghost redghost
uefa kupasında 4 büyük takım artı şampiyonlar liginden gelebilecek olan bursasporla 5 takımla temsil edilebilecekken artık maksimum 2 takımla temsil edilebilecek olan futboldur.

kim istemezdiki 5 takımla en azından uefa da yer almayı.
uçan koala uçan koala
avrupa futbolunun gittikçe iyileşeceğine gittikçe gerileyen temsilcisi veya kısaca benjamin button'u.

1960'lar ve 1970'lerdeki avrupa mücadelemiz hep bir masal gibi gelir hepimize.göztepe'nin zaferleri,trabzonspor'un liverpool galibiyeti gibi tek tük aldığımız zaferler belki gelecek için bir umut taşıyordu o zamanlar.

1980'lere geldiğimizde gelenin gidenin 5'i 8'i döşeyip gittiği bir milli takıma sahiptik.yarı sahayı geçtiğimizde bayram yapıyor,gol attığımızda resmi tatil ilan ediyorduk adeta.kulüp takımlarımızın zaten elle tutulur bir başarısı yoktu 1988'deki galatasaray ve derwall yönetimine kadar.sonraları tesisleşme çalışmaları,yeni yapılmaya başlanan antreman sahaları,toprak sahadan çim sahaya geçiş gibi faktörlerle kıpırdanmaya girdi türk futbolu.

90'ların başında 18-20 yaşında olan yeni bir jenerasyon piyasaya çıktı ve 80'lerin sonundaki bütün yeniliklerin meyvesini yavaş yavaş toplamaya başladık.bursaspor'un 1995'te intertoto kupası'nda finalde elenmesi,galatasaray ve fenerbahçe'nin manchester united zaferleri,trabzonspor'un aston villa'yı elemesi gibi kulüp başarılarına milli takımlar düzeyinde euro 96'ya katılabilmemiz eşlik etti.hem de bir önceki dünya kupası'nda 3. olan isveç'i geride bırakarak.

2000'lere geldiğimizde bir uefa kupası ve süper kupa şampiyonu takımımız vardı.galatasaray 2002'de evinde barcelona'ya kaybedene kadar 20'den fazla maçta evinde yenilgi yüzü görmemişti.ali sami yen gerçek bir cehennemdi rakip takımlar için.maldini tribünlerde 25000 kişi olduğuna inanmıyor,40000 kişi olduğunu iddaa ediyordu çünkü ışıklandırmaların sahaya düşen gölgelerinin hareket ettiğine şahit oluyorduk.2000 yılında beşiktaş barcelona'yı istanbul'da yeniyor,2003'te denizlispor mourinho'lu porto'ya 4. turda elenirken beşiktaş ise çeyrek finalde lazio'ya eleniyordu.2004'te gençlerbirliği o senenin uefa şampiyonu valencia'yı avrupa'da yenebilen tek takımdı.2008'de fenerbahçe şampiyonlar ligi'nde çeyrek finalde chelsea'ye dişe diş bir oyun sonrası elendi.milli takımımız 2002 dünya kupası'nda ve euro 2008'de üçüncülükler elde etti.

peki 2010'a geldiğimizde ne oldu? takıma kim gelirse gelsin harika bir sistem içinde takımını oynatan,zevksiz geçiyor maçlar dense de peres,victoria,bülent akın gibi oyuncularla barcelona'ya roma'ya kafa tutan bir takım yaratan mircea lucescu bir seçim vaadi üzerine takımdan kovuldu (bkz:özhan canaydın) (bkz:fatih terim).aynı lucescu beşiktaş'ı uefa'da çeyrek finale taşırken gittiği shakhtar donetsk'i uefa şampiyonu yaptı.fenerbahçe'ye tarihinin en büyük avrupa başarısını yaşatan ve takımda oynayan birçok brezilyalı oyuncu tarafından saygı gösterilen zico para konusunda anlaşamayıp takımdan ayrıldı ve sonrası fenerbahçe için yine hüsran oldu.anadolu kulüplerinde oynayan oyuncular büyük takımda oynama sevdası üzerine takımlarından ayrıldılar.başarı getiren teknik direktörlerle parayı bahane edip uzun süreli anlaşmalar yapılmadı.6+2+2 gibi saçma sapan bir yabancı sayısı getirildi,tribünde oturacak yabancıya paralar saçıldı.altyapıdan oyuncu yetiştirmek yerine yıldız oyuncu diye milyon dolarları sokağa attık,taraftar olarak paok'un karpaty'nin galibiyetlerini kutladık,beşiktaş 8-0 yenildi diye - halbuki inönü'de o liverpool'u yendi beşiktaş - trabzonspor'un 9 yemesini bekledik ve sonuç olarak 2000'li yıllarında dünya futbolunun en iyi 7. ülkesi olan türkiye 2010 yılında bu yöneticilik ve taraftar profiliyle avrupa'da 2 takımla temsil edilmeyi sonuna kadar haketti.
pukaleka pukaleka
2010 yılında türk futbolu kulupleri- sporcusu- taraftarı-medyası ile yönetilememenin ve vizyonsuzluğun örneklerini göstermekteler. tüm paydaşlar keser sapı gibi kendilerine yontsalarda bazı kronik sorunlarımız olduğu gerçek. bugün galatasaraydan gönderilmesi konuşulan rijkaard'ın söylediği gibi "türk futbolunda herşey var ama hiç biri tam değil". sanırım taze örnek üzerinden anlatmakta yarar var. bugün darağaçları kurulmuş kalabalıklar galatasaray teknik direktörünün kellesini bekliyor. peki bu noktaya nasıl gelindiğine bir bakalım. büyük bir sükse ile getirilen hollandalının yarattığı rüzgar peşinden kaliteli yıldızlarıda beraberinde getirdi. ancak bu yıldızların sözü verilmeseydi hollandalı zaten gelmeyecekti. sonra galatasaray kulubünün mali disiplini teknik direktörün elindeki kumaşın kalitesini düşürdü. modern futbol ancak modern futbolcularla oyananabiliyor. hollandalının kazanmak için elinde ki malzemeye göre takım çıkarmaması kötü sonuçları beraberinde getirdi. bu noktada duralım ve çerçeveye daha geniş bakalım. gerekeni yapmak ile doğruyu yapmak zaman zaman çelişebilir. gerekli herşey doğru değil. rijkaard a her kötü sonuç sonrası sallayanlar aslında onun modern futbolun gereklerinden vazgeçmesini istiyorlar. örneğin servetin sitemini haklı buluyorlar. oysa modern futbolda servet gibi ağır tek hamleli, oyunu geriden kuramayan bir stopere yer yok. o da oynatmıyor bu kadar basit. yöneticiler kulube getirirken verdikleri sözlerden geri dönüyorlar. çünkü bir projenin peşinde değilller. oysa hollandalı ve ekibi bunu yapabilecek kapasitedelerdi. büyük bir fırsat kaçırdı galatasaray. sporcular açısından durum daha hazin. böyle bir teknik ekiple çalışmak ve kendilerini geliştirmek yerine ayak oyunları ile teknik direktörün kuyusunu kazıyorlar. medya bir kaç kalem dışında biledikleri savaş baltalarını çıkardılar. oysa en çok medyanın sahip çıkması gerekir. güzel futbol yoksa medyada yok. taraftarlara ne demeli son maçta teknik direktörünü yuhlayanlar nasılda bilinçsizler. medya eliyle galeyana getirilmiş kalabalıklardan başka bir şey değiller. son olarak altyapımız çalışmıyor diye ağlayıp dururuz alt yapı teknik direktör yetiştime bakımından çok bereketli maşallah. hakan şükür de dahil oldu devşirme teknik direktörler kervanına. bülent korkmaz, ertuğrul sağlam, rıza çalımbay, rıdvan dilmen daha niceleri yuhlanarak gönderien teknik direktörlerden bir şey kapamadıklarından bu haldeler.
umarım shuster de gerekeni değil doğruyu yapar.
2 /