under the shadow

widdler widdler
(bkz: sotto l ombra)

bugüne dek izlediğim en başarılı -korkutucu ve etkileyici aynı zamanda- gerilim filmi. bir buçuk saat boyunca kaç kez yerimden zıpladım, kaç defa durdurup etkisinin geçmesini bekledim bilmiyorum. uzunca bir süre bilinçaltımı meşgul edecek yalnız, onu biliyorum.

film dram-korku kategorisinde ve iran yapımı. bu yüzden amerikan korkularının -şahsen ben çok seviyor da olsam- 'birazdan hayalet/canavar/katil göreceksin' müzikleri ile 'şimdi kötü bir şey olacak' efektleri yok; sessiz sessiz izliyorsunuz filmi. bu yüzden en ufak beklenmedik harekette şoka giriyorsunuz. ayrıca entelektüel arkadaşlarımızın pek hoşlarına gideceğini düşündüğüm kadının yüküne, toplum baskısına, savaş ve şeriat cehenneminde sıkışıp kalmışlığına yönelik bolca metafor da içeriyor film; yalnızca korku filmi deyip geçmek ayıp olur yani.

-spoiler-
bir şeyi tam çok beğenecekken bir şey olur, biri gelir içine sıçar ya; bu filmde de bu görevi, sonlara doğru yatağın altından çıkan çarşaflı ve koca dişli bir ağız üstleniyor. annoying orange'ı anımsatan bu saçma görüntüyü saymazsak, 4,5/5 diyorum ben.
-spoiler-
digital militia digital militia
az önce bitirdiğim ve sıcağı sıcağına değerlendirme yapmak istediğim, babak anvari'nin ilk uzun metrajlı filmi. ortalamanın üzerinde bir korku. lâkin değineceğim konular var, heyecandan elim ayağım titriyor zira yıllarca üzerine onlarca kitap okuduğum konulara da değinmiş bu film! yani bu benim için özel bir filmdi, bu sebepten ötürü not alarak izledim.

o zaman başlayalım tryhard film analizine, övgüye ve de yergiye.

film, iran islâm devrimi sonrası tahran'ında geçiyor, filmde belirtilmese de ırak'ın tahran'a yaptığı füze saldırılarından yılın 1985-1986 olduğunu düşünüyorum. belirtmekte fayda var, yakın tarihin en uzun konvansiyonel savaşıdır iran-ırak savaşı, bu açıdan gerek ortadoğu tarihi'nde, gerek harp tarihi'nde önemi büyüktür.

filmi özetlemek yerine direkt olarak artılarını ve eksilerini yazacağım ve filmi sadece bulunduğu alan dahilinde ele alacağım.

girinin bundan sonraki kısmı spoiler içerecektir, bilginize.

-pros

1) metafizik ögelerin korku etmeni olarak kullanılmasına bayılıyorum. inanan bir insan olmamdan kaynaklı değil bu korku, bilinmeyenin başarılı bir şekilde yorumlanması tamamen. ve ne yalan söyleyeyim, iyi yedirilmiş bu filme.

2) dilsiz çocuk, bu çocuğun yanında kaldığı akrabası, bunlar da gerçekten spooky. yarak kürek ses efektleriyle zıplatıldığımız şu dünyada sessizlik güzel kullanılmış.

3) savaş, bir insanın yaşayabileceği en büyük terördür. çok yoğun olmasa da savaşın siviller üzerindeki terörü güzel işlenmiş.

-cons

1) belki korku filmi yönetmeni olsam ben de kullanırım, o açıdan yüklenmeyeyim ama, böylesine rafine bir konu işlenirken neden jumpscare kullanıyorsunuz? başarısız değildi bunlar, ama lüzumsuz, sonuçta jumpscare dediğimiz olay korku gibi insanı saran ve farkında olmadan bambaşka yerlere, hiç gitmek istemediği yerlere götüren bir şey değil. başlı başına doğal bir insanî refleksi istismar eden bir olay. camdan çıkan el, çarşaf ve tavanla ilgili jumpscare, yani "y tho" diyorum sadece.

2) yatağın altından çıkan ağız. top kek.

evet, bunlar işin "film" kısmı ve sik kadar sinema bilgimle kendimce bir yorum yaptım. gel gelelim işin politik kısmına.

izlemeden önce filme baktım internette, nedir ne değildir, öve öve bitirememişler. batılılar delirmiş, thought-provoking, bravest production, mainstream olmayan mükemmel bir yapım, politik altyapısı acayip güçlü. şimdi hocam; bir saat boyunca sırtını yaşanan bir devrime ve sonrasında gelen savaşa dayayan ve bariz bir şekilde tumblr feminizmi yapan bir filmin politik altyapısı güçlüyse, piyasadaki diğer politik altyapılı filmler ne olacak? çok şükür tarafsızlık konusunda godtier bir insanım ve bunlara takılmadan filmi sadece korkmak için izleyebildim, aksi takdirde bunca yağlamayla dayanılmaz hâle gelirdi film. hani persepolis var ya çok başarılı animasyon filmi, o aklıma geliyor bu filme politik açıdan bakınca.

kadının azarlandığı sahne, cringefest resmen. bunun yanı sıra kocasıyla tartıştığı sahneler, bana direkt "bak burada bunu anlamalısın" diyeceğine, psikolojik çözümlemeyi yap, ben almam gerekeni kendim alayım oradan. aksi takdirde son derece komik şeyler ortaya çıkıyor. ne gibi mi? genç bir baba olarak savaşa gidiyorsunuz, belki öleceksiniz, belki sakat kalacaksınız fakat yine de eşinizin kendi hatalarından ötürü siktiği hayatının sorumlusu sizsiniz ve bunu anlamanız gerekiyor. bunun gibi.

ptsd olur, korku ve terör anlarında insanların olmayan şeyler yaratması olur, pek çok şey söylenebilir filmin yapısı hakkında. şahsi fikrim şöyle ki çok değinmeyeceğim; çok ama çok ucuz bir sembolizm mevcut filmde. bir ipucu olması açısından şöyle bir bağlantı bırakayım buraya:

about babak anvari, filmmaker, director of bafta nominated two and two babak anvarı

sırtını güzel yere dayamış yönetmen, birkaç yıla alır yürür, demedi demeyin.

train to busan, the wailing ve ouija origin of evil var sırada. good bye.
dale nunes dale nunes
iran yapımı bir psikolojik gerilim ve korku filmi. iran-ırak savaşı sırasında tahrana füze yağarken bir kadın kızı evlerinde kalmaya karar verirler. kadının kocası ise cepheye gider. bu sırada kadının önce kızına, sonra ise kendisine üstüne çarşaf geçirmiş bir cin dadanır.

bu çarşaf görünümlü cin ilk önce modern bir kadın olan annenin step kasetlerini yok eder. sonrasında aynı zamanda tıp öğrencisi olan annenin tıp kitaplarını ortadan kaldırır. en sonunda çocuğun oyuncaklarını alır. ve adım, adım ve kesin bir inatçılıkla anne ve çocuğu üstündeki baskılarını arttırıp onları delirtmeye uğraşır. türlü görünümlere bürünür ancak çarşaf giymiş kadın silüeti bir şekilde onun asıl silüeti olarak kalır. böylece anne ve kızı bir taraftan bir cin taraftan delirtilme ihtimaliyle, bir taraftan da savaşın tehditleriyle boğuşmak zorunda kalır.

elbette burada çarşafa bürünmüş cin ile irandaki molla iktidarı sembolize edilir. cin tarafından sürekli psikolojik baskı altına alınan ve delirtilmeye uğraşılan anne ise islami rejim sonrasında yok edilmeye çalışılan modern hayatı temsil eder. sadece bu yönüyle de değil, birçok yönden film zengin bir politik altyapıya sahip ve iyi bir korku filmidir.

işin ilginci yüzü daha batıya dönük olan ve imkanları daha fazla olan türkiyede sığ ve birbirinin tekrarı, kotarılamamış korku filmleri çekiliyor ancak çok daha zor bir baskı ve kısıtlama ortamında, yüzü daha az batıya dönük bir ülkenin sineması bu filmleri çok daha iyi çekebiliyor. anlamak mümkün değil.