genç kuşak bir yönetmen. filmlerinde
salinger havası görülürmüş. biraz karamsarlık, biraz saçma diyaloglar en nihayetinde sade ve esprili diliyle samimi filmler yapan bir adamdır.
kendisi öyle bir yönetmen ki sinema içinde farklı bir sinema yaratmış. daha önceki filmlerden aşina olduğunuz şeyler olsa da yeni filmlerinde, herhangibir bayağılık hissetmiyor insan. tıpkı hayatta olduğu gibi. yaşadığımız dünya hep aynı, benzer olaylardan kurulu bir dünya. işte wes anderson'da bize kendi dünyasını gösteriyor filmlerinde.
(bkz:
the darjeeling limited)
sinema dünyasına "indie" terimini getirmiş adamdır.karakter yaratma konusunda öyle kudretlidir ki, senaryoya ihtiyacı yoktur kanımca.
martin scorsese'nin de hayranlığını belirttiği yönetmen, naif karakterlere sahip güzel filmler yapar.
(bkz:
bottle rocket)
(bkz:
rushmore)
(bkz:
the royal tenenbaums)
(bkz:
the darjeeling limited)
scorsese' in hayranlığını abartarak "salefim" dediği yönetmen... scorsese ile wes anderson ne alaka? diye soran olursa, ilk dönemleri akla getirebiliriz...
kendisi
messi'ye hafiften benzemektedir kanımca. ya da messi ona, bilemedim.
noah baumbach ile yakın arkadaştır. kendisi, baumbach'ın
the squid and the whale (mürekkep balığı ve balina) filminin yapımcılığını yapmıştır. baumbach ise anderson'un yönettiği
the life aquatic with steve zissou filminin senaryo grubunda yer almıştır.
bu adamın tüm filmlerini izlemiş biri olarak rahatlıkla sadece şunu söyleyebilirim, bu adam insanın kalbini gülümsetiyor.
tim burton'a sormuşlar "dünyanın en iyi yönetmeni olmak nasıl bir his?" diye.
tim burton da "ben bilmem. wes anderson'a sorun" demiş
long live
salinger!
ilginç filmler çekiyor. aferin.
bir yönetmen düşünün ki simetri konusunda manyaklığı tavana çıksın, tüm sahneleri ortalayıp 90 derece açıyla çeksin, her filminde ayrı bir renk kartelası kullansın ve espri anlayışı o kadar farklı olsun ki filmde konunun bittiği yerde bir an mal gibi kalıp kahkaha atmaya başlayın. wes anderson'ın dünyasına hoş geldiniz.
şu ana kadar izlemediyseniz çok şey kaçırdığınızı düşünebilirsiniz, koşun, yetişin. hazır the grand budapest hotel hala gösterimdeyken tüm filmlerini bitirip sinemaya koşun.
ek: bir de şöyle bir video var. forres gump'ı wes anderson çekseydi nasıl olurdu, buyrun görelim.
geniş aile komedileri yapıyor. aile özlemini dindiremiyoruz. aile olamayanalr olamay çalışanlar dağilanlar falan. bu gündelik hayatin vurdumduymazliğini yaşayan karakterler ile bunu ciddi bir şekilde sahiplenmeye çalişan karakterlerin gülümseten mücadeleleri eşliğinde.
(bkz:
ön masalar aileye aittir)
filmlerdeki renklere baya dikkat eder:
wes anderson palettes.
tumblr
simetriye dikkat eder:
wes, ballim, ne güzel film yaptın sen öyle.
(bkz:
the grand budapest hotel)