hiçbir devlet organı,makam ya da kişinin,yargı yetkisinin kullanılmasında yargıçlara ve mahkemelere müdahale edememe ilkesi.hukuk devleti ilkesinin çok önemli bir öğesi olan yargı bağımsızlığı,aynı zamanda güçler ayrılığının özünü oluşturur.
yargı bağımsızlığı

#2126799 ·
· 391
türkiye'de sapına kadar vardır (!). parkta köpeğinizi gezdirecek adamı bile önceden görmeden işe almıyorken savcı ve hakim atamalarında mülakat tekniğinin kullanılmasının hiçbir sakıncası yoktur (verdiğin örneği yerim ben). ülke ne güzel kalkışa geçiyor, milletin araya takoz diye sokmaya çalıştığı konulara bak (aynı paragrafta hem takoz hem sap ne demek istiyorum ben böyle?).

#4801645 ·
· 391
yargı bağımsızlığı demokrasinin bekçisidir. kuvvetler ayrılığının mantığı zaten başta yargının bağımsızlığını sağlamaktır. demokrasinin her derde deva mantığıyla her felsefede ve söylevde önümüze getirildiği bu ülkede yargı bağımsızlığına bugünlerdeki gibi özen ve dikkat (!) gösterilmesi ülkemizin ne durumda olduğunun da göstergesi..
(bkz: demokratik toplum engellenemez)
(bkz: demokratik toplum engellenemez)

#5679263 ·
· 392
bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek isterim arkadaşlar. üstelik gözümü de kararttım ve zamanın çook ötelerine uçmayı göze aldım.
yargı bağımsızlığı, yargının iktidarın bütün diğer unsurlarından ve hatta ülkedeki tüm unsurlardan tamamen ayrı bir yapı olması anlamına gelmemektedir. yargının diğer tüm iktidar unsurlarından daha üstün bir konumda olması hiç değildir. bizim ülkede öyledir ama.
montesqieu diye bi vatandaş çıkmış güçler ayrılığı diye bişey yumurtlamış, millet de pek sevmiş. bizimkiler de sevmiş. buna göre ülke yönetimi birbirlerine karşı sorumlu, birbirlerini dengeleyecek üç adet güce dağıtılacak. bunlar yasama, yürütme ve yargı. yargı da vatandaşların ülkeyi idare edebilmek için kullandığı bir güç odağı yani. ama burda kim kimi kullanıyor? yargı mensuplarının atanmalarında kendi kendini bu yargı mensupları aracılığıyla yöneten vatandaşların doğrudan veya dolaylı bir rolü var mı? yok arkadaşlar. var diyen gelsin, göt etsin. açığım.
mahkeme kararlarının altında türk milleti adına bilmem ne diye yazıyor. karar türk milleti adına veriliyor yani. ama benim haberim yok o adamdan. güya benim verdiğim hakla beni yargılıyor. ama bari bunların bazılarını ben seçeyim. yok aga, bağımsız yargı. ulan böyle skim iş mi olur. meclisi de bir tane yüksek kurul oluşturulsun akademisyenlerden falan onlar atasın. yasama da bağımsız olsun. bağımsız 'seçilmiş değil atanmış' demek çünkü(!)
arkadaşlar size bir şey söylemek istiyorum, hakim ve savcıları siviller seçtiklerinde yargı bağımsızlığına halel gelmez. gelmemeli. bizim ülkede gelir ama. ironi değil gerçekten gelir. 'demokratik bilinç' yok çünkü. hakimlerin savcıların tamamını meclis atasa sıçarız mesela. ama hedef o olmalı. yani demokratik bilinci kuvvetlendirmek ardından da atanma olayının önüne geçmek. demokrasi o oluyo çünkü.
ama bizim ülkede noluyo? birileri çıkıp "meclis seçerse adamını seçer, yarın bir gün yargılanırlarsa bu meclis üyeleri, yargılama adil olmaz" diyorlar. ne diyebilirsin ki? işini yapanlar yok çünkü, "birilierinin adamları" var.
ama bu bir ilüzyon arkadaşlar. peki şimdi ne var? şimdi de birilerinin adamları var. 1990ların başlarında dönemin adalet bakanı mehmet moğultay yargı kadrolarını kendi görüşüne göre doldurdu. adama "hep solcu alıyosun" dendiğinde "ne yapayım, eli kanlı ülkücüleri mi alayım?" demiştir. şimdi millet çıkıp doğru söylemiş adam diyecek. ben de onların demokrasi anlayışlarının ırzına geçmek isteyeceğim.
şimdi bilen bilir, pek de kimse bilmiyo ama araştıranlar görecektir şu ülkede en çok çattığım tayfa milliyetçi-ülkücü tayfadır. özellikle bu adamlar neden alınmamış diye bir şey söylemem soz konusu olamaz. ancak bu adamın solcu diye aldığı ulusalcı tayfanın kadrolaşmasını eleştirmeden geçmem de mümkün değil. bence biraz insaflı olan herkes de eleştirir. adam ağzıyla söylüyor kadrolaşma olduğunu, bugün dillendirilmiyor. olacak iş değil tabi. bugün de kadrolar ulusalcı insanlarla dolu.
yani neymiş? yargı zaten bağımsız değilmiş. olamaz ki. demokratik bilinç dedik, yok dedik. kimse ağlamasın yargı bağımsızlığı elden gidiyor diye; olaya sınıf perspektifinden bakan adamların da kafasını karıştırmasın. şimdi bağımsız yargı, halkın yargısı, emekçinin yargısı da yarın bağımlı yargı, seçkinlerin yargısı, burjuvanın yargısı mı olacak? burjuva devletinin yargısı her zaman burjuva olur, olacaktır.
devrimci geçinen reformistler de farkındalar bu yargı olayının bir burjuva kapışması olduğunun ama kabul etmek istemiyorlar. olayı sınıf perspektifinden değerlendirdiklerini düşünüp daha doğrusu düşündürüp gerçekten sınıf perspektifi olanları yanıltmaya çalışıyorlar. ama sınıf perspktifi bu kapışmada taraf olmamayı seçmelidir. bence.
yargı bağımsızlığı, yargının iktidarın bütün diğer unsurlarından ve hatta ülkedeki tüm unsurlardan tamamen ayrı bir yapı olması anlamına gelmemektedir. yargının diğer tüm iktidar unsurlarından daha üstün bir konumda olması hiç değildir. bizim ülkede öyledir ama.
montesqieu diye bi vatandaş çıkmış güçler ayrılığı diye bişey yumurtlamış, millet de pek sevmiş. bizimkiler de sevmiş. buna göre ülke yönetimi birbirlerine karşı sorumlu, birbirlerini dengeleyecek üç adet güce dağıtılacak. bunlar yasama, yürütme ve yargı. yargı da vatandaşların ülkeyi idare edebilmek için kullandığı bir güç odağı yani. ama burda kim kimi kullanıyor? yargı mensuplarının atanmalarında kendi kendini bu yargı mensupları aracılığıyla yöneten vatandaşların doğrudan veya dolaylı bir rolü var mı? yok arkadaşlar. var diyen gelsin, göt etsin. açığım.
mahkeme kararlarının altında türk milleti adına bilmem ne diye yazıyor. karar türk milleti adına veriliyor yani. ama benim haberim yok o adamdan. güya benim verdiğim hakla beni yargılıyor. ama bari bunların bazılarını ben seçeyim. yok aga, bağımsız yargı. ulan böyle skim iş mi olur. meclisi de bir tane yüksek kurul oluşturulsun akademisyenlerden falan onlar atasın. yasama da bağımsız olsun. bağımsız 'seçilmiş değil atanmış' demek çünkü(!)
arkadaşlar size bir şey söylemek istiyorum, hakim ve savcıları siviller seçtiklerinde yargı bağımsızlığına halel gelmez. gelmemeli. bizim ülkede gelir ama. ironi değil gerçekten gelir. 'demokratik bilinç' yok çünkü. hakimlerin savcıların tamamını meclis atasa sıçarız mesela. ama hedef o olmalı. yani demokratik bilinci kuvvetlendirmek ardından da atanma olayının önüne geçmek. demokrasi o oluyo çünkü.
ama bizim ülkede noluyo? birileri çıkıp "meclis seçerse adamını seçer, yarın bir gün yargılanırlarsa bu meclis üyeleri, yargılama adil olmaz" diyorlar. ne diyebilirsin ki? işini yapanlar yok çünkü, "birilierinin adamları" var.
ama bu bir ilüzyon arkadaşlar. peki şimdi ne var? şimdi de birilerinin adamları var. 1990ların başlarında dönemin adalet bakanı mehmet moğultay yargı kadrolarını kendi görüşüne göre doldurdu. adama "hep solcu alıyosun" dendiğinde "ne yapayım, eli kanlı ülkücüleri mi alayım?" demiştir. şimdi millet çıkıp doğru söylemiş adam diyecek. ben de onların demokrasi anlayışlarının ırzına geçmek isteyeceğim.
şimdi bilen bilir, pek de kimse bilmiyo ama araştıranlar görecektir şu ülkede en çok çattığım tayfa milliyetçi-ülkücü tayfadır. özellikle bu adamlar neden alınmamış diye bir şey söylemem soz konusu olamaz. ancak bu adamın solcu diye aldığı ulusalcı tayfanın kadrolaşmasını eleştirmeden geçmem de mümkün değil. bence biraz insaflı olan herkes de eleştirir. adam ağzıyla söylüyor kadrolaşma olduğunu, bugün dillendirilmiyor. olacak iş değil tabi. bugün de kadrolar ulusalcı insanlarla dolu.
yani neymiş? yargı zaten bağımsız değilmiş. olamaz ki. demokratik bilinç dedik, yok dedik. kimse ağlamasın yargı bağımsızlığı elden gidiyor diye; olaya sınıf perspektifinden bakan adamların da kafasını karıştırmasın. şimdi bağımsız yargı, halkın yargısı, emekçinin yargısı da yarın bağımlı yargı, seçkinlerin yargısı, burjuvanın yargısı mı olacak? burjuva devletinin yargısı her zaman burjuva olur, olacaktır.
devrimci geçinen reformistler de farkındalar bu yargı olayının bir burjuva kapışması olduğunun ama kabul etmek istemiyorlar. olayı sınıf perspektifinden değerlendirdiklerini düşünüp daha doğrusu düşündürüp gerçekten sınıf perspektifi olanları yanıltmaya çalışıyorlar. ama sınıf perspktifi bu kapışmada taraf olmamayı seçmelidir. bence.

#9592807 ·
· 393
türkiyede olup olmadığını bilmiyorum. çok da umursamıyorum. şikecisi de şuçsuzum diyor, darbecisi de. gerçekten şuçsuz olanlar da arada kaynıyor sanırım. insanlar bağımsız mahkemeleri sorguluyorlar artık. o mahkemeleri - bir görüşe göre - bağımlı yapanlar ise bugün kazdıkları kuyuya düştüler. daha dün masum insanları, köşedeki bakkalı fişleyen insanlar artık kendileri mazlum olduar. kendilerini aklama çabası içindeler. her şeye rağmen yargı bağımsızdır.
birbirinden bağımsız olması gereken 3 erkten birini i̇fade eder. ama mülk yoksa adalete ihtiyaç da yoktur.

#11031275 ·
· 393
yargı bağımsız olarak gözüksede olmadığını herkes biliyor. ama bağımsız gibi gözüktüğünden kimse bir şey de yapamıyor. bu ülkede siyasete laf söylenir hep eksikliklerinde bahsedilir ama yargıda adalette sorunun olması çok daha vahim bir sorundur. bu kadar adaletsiz sistemin haksız dava sonuçlarının ne olacağı kocaman bir muamma.

#11036721 ·
· 392
kürsü dokunulmazlığı ve hakimlik teminatı saglanmadan gerçek anlamda yargı bağımsızlığından söz edilemez.

#11271263 ·
· 284
bakıyım. burda yok.

#18118144 ·
· 87
yargı bağımsızlığını savunmak, "yargı, halka bırakılamayacak kadar önemlidir. bu sebeple yargının kontrolü, kontrollü bürokraside olmalıdır" görüşünü savunmaktır.