
#2144435 ·
· 47
hayatın tüm gerçeklerini, iyisiyle kötüsüyle acısıyla yaşama ve bundan ne olursa olsun zevk alabilme sonucunda mutlu olabilme, başarıya oluşabilme yetilerini barındıran ve a'dan z'ye tüm sanatların çıkış noktası onları kapsayan ve bünyesinde bulunduran sanattır.
bilindiği üzere sanat; yetenek üzerine yahut kendini sürekli geliştirmeyle olabilecek bir şeydir. biraz tanrı vergisi biraz kişinin yeteneklerini keşfedebilmesi ve üzerine düşmesiyle su üstüne çıkar. emek ister, zaman ister. yaşama sanatıda böyledir. hayattaki tüm duyguları en içten şekilde yaşayabilmek. uçurumun kenarında değil, düşerken bile gülümseyebilmektir.
jean jacques rouseau şöyle demiş bu konu hakkında;
" birçok insan matematiğin yasalarını bilir. güzel sanatların da birçoğunda beceri sahibidir. fakat çoğu insan yaşamı yöneten yasalarla, yaşama sanatı denilen o güç sanat hakkında az şey bilirler. bir insan bir uçak yapabilir ve onunla bütün dünya'yı baştan başa dolaşabilir. fakat nasıl mutlu, başarılı ve memnun olunacağının; o basit sanatın tamamiyle cahilidir. sanatları öğrenirken, lisetenin en başına yaşanama sanatını koymayı unutma! "
denildiği gibi pek çoğumuzun var olduğunu bildiği ancak öğrenmek için çabalamadığı işbu sebeplede dünyamızın üstünde kara bulutlar gezindiren sanattır, ve diğer sanatlarla mukayese edildiğinde göreceliği oldukça azdır. zira hayatın hiçbir anlamda acıması yoktur, acıması olmadığı gibi affıda yoktur. insanın önüne bir çok yol bir çok yön serer. seçmede iradesini kullandırtır. sonuçları ve varacağı yerleri nettir, ama yaşanılacak heyecanlar çekilecek acılar paylaşılacak mutluluklar farklıdır. ama haticeye değil neticeye baktığımızda ya başarı dolayısıyla mutluluk ya da başarısızlık dolayısıyla karamsarlık perişanlık mutsuzluk.. uzar da gider. eğer yanlış yola saptın mı kendini toparlaman için kaç yaşında olursan ol, enerjin ne kadar tükenmiş olsada o yolda devam edebileceğin kudreti ve şansı her daim verir. ama bir yere kadardır. arka arkaya zincir misali hatalarla karşısına çıkarsan, öyle bir fiske vururki bu sanata rönesansın r'sini getiremezsin. ama birkaç tercihin yanlış olsa dahi son anda paçayı yırtmışsan, son anda yönünü bulmuşsan vazgeçmişsen şeytanın kanatlarından. başta seçeceğin doğru yol ile varacağın nokta aynı olacaktır. yani çıkarılacağı gibi hayat sanatı daima umut ister, sadakat ister ve hatalarından dönmeyi ister. yaparsın yapmazsın kendi bileceğin iştir. ve tum bunları sana eşsiz güzelliğiyle sunar, tabi görebilene.
başka bir deyişle hayat define avı değil definenin tam kendisidir. bitmek tükenmez güzellikleri, doyulmaz tarif edilemez duygularıyla. hangi birimiz sevdiceğimizin -sevebilen için geçerlidir- bir gülüşüne dünyaları değişmeyiz ki. hangimiz ileride doğacak çocuğumuz için gece gündüz uykusuz kalmayız, bir lokma ekmeğimiz yoksa paylaşmayız ki ? elbette hepimiz. işte bu gibi tüm güzel duyguları içinde barındırır, uçuruma sürüklediği gibi hayat. önemli olan tutunmayı bilebilmek. bakmayı değil görmeyi öğrenmektir. kapitalizmin getirdiği para hırsıyla maddi çıkarlar üstüne değil, az biraz maneviyat ve mutluluğun asla satın alınamayacağı üzerinde durduğunda, bu ihtimali sevdiğinde güzeldir hayat.
çağ gereği bireylerin toplum içinde yaşamasıyla aynı sanat akımları gibi, sanat için toplum ve toplum için sanat kavramlarıyla da örtüşür, yaşama sanatı. bireyler toplum içinde yapmalıdırlar, ya da farkıda olmadan yapıyorlar en azından uğraşıyorlardır bu sanat için. biraz toparlayamamış olsamda işin daha özü; iletişimdir. bu sanat dalında ki en önemli etkenlerden birisdir. resmin boyası, müziğin çalgı aletidir iletişim. bireyi var edende yok edende iletişimdir. karşındakini anlatma ve kendini anlatabilme. zira hangi birimiz ekmeğini sadece kendisi yapıyor, buğdayından yumurtasına kadar ? ya da kazağımızı hangimiz kendimiz örüyoruz, ipliği kendimiz hazırlayıp ? yani muhtacız, toplumun getirdiklerine, getireceklerine. işte bu sebeple iletişim, iletişimden doğan anlayış çok önemlidir. bunun içinde dolaylıda olsa okumayı ve dinlemeyi bilmek, kendi tecrübelerini paylaşmak insanların tecrübelerinden yararlanmak şarttır ki " kelimerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsınız" görüşüyle paralellik göstersin.
biraz karışık, biraz kurgumsu bir sanattır, yaşama sanatı. gün gelir vezir gün gelir sefil eder. ama nihayetinde nefes aldığını bilmek bu sanat için emek verdiğini görmektir. hele birde başarı gelirse, koltuğuna rahatça yaslanıp, eşinin getirdiği poğaça börek ilen açıp başlarsın okumaya kıyamadığın en güzel kitabına, kim bilir belkide sen bir kitap yazarsın ? sanat bu belli mi olur ?
bilindiği üzere sanat; yetenek üzerine yahut kendini sürekli geliştirmeyle olabilecek bir şeydir. biraz tanrı vergisi biraz kişinin yeteneklerini keşfedebilmesi ve üzerine düşmesiyle su üstüne çıkar. emek ister, zaman ister. yaşama sanatıda böyledir. hayattaki tüm duyguları en içten şekilde yaşayabilmek. uçurumun kenarında değil, düşerken bile gülümseyebilmektir.
jean jacques rouseau şöyle demiş bu konu hakkında;
" birçok insan matematiğin yasalarını bilir. güzel sanatların da birçoğunda beceri sahibidir. fakat çoğu insan yaşamı yöneten yasalarla, yaşama sanatı denilen o güç sanat hakkında az şey bilirler. bir insan bir uçak yapabilir ve onunla bütün dünya'yı baştan başa dolaşabilir. fakat nasıl mutlu, başarılı ve memnun olunacağının; o basit sanatın tamamiyle cahilidir. sanatları öğrenirken, lisetenin en başına yaşanama sanatını koymayı unutma! "
denildiği gibi pek çoğumuzun var olduğunu bildiği ancak öğrenmek için çabalamadığı işbu sebeplede dünyamızın üstünde kara bulutlar gezindiren sanattır, ve diğer sanatlarla mukayese edildiğinde göreceliği oldukça azdır. zira hayatın hiçbir anlamda acıması yoktur, acıması olmadığı gibi affıda yoktur. insanın önüne bir çok yol bir çok yön serer. seçmede iradesini kullandırtır. sonuçları ve varacağı yerleri nettir, ama yaşanılacak heyecanlar çekilecek acılar paylaşılacak mutluluklar farklıdır. ama haticeye değil neticeye baktığımızda ya başarı dolayısıyla mutluluk ya da başarısızlık dolayısıyla karamsarlık perişanlık mutsuzluk.. uzar da gider. eğer yanlış yola saptın mı kendini toparlaman için kaç yaşında olursan ol, enerjin ne kadar tükenmiş olsada o yolda devam edebileceğin kudreti ve şansı her daim verir. ama bir yere kadardır. arka arkaya zincir misali hatalarla karşısına çıkarsan, öyle bir fiske vururki bu sanata rönesansın r'sini getiremezsin. ama birkaç tercihin yanlış olsa dahi son anda paçayı yırtmışsan, son anda yönünü bulmuşsan vazgeçmişsen şeytanın kanatlarından. başta seçeceğin doğru yol ile varacağın nokta aynı olacaktır. yani çıkarılacağı gibi hayat sanatı daima umut ister, sadakat ister ve hatalarından dönmeyi ister. yaparsın yapmazsın kendi bileceğin iştir. ve tum bunları sana eşsiz güzelliğiyle sunar, tabi görebilene.
başka bir deyişle hayat define avı değil definenin tam kendisidir. bitmek tükenmez güzellikleri, doyulmaz tarif edilemez duygularıyla. hangi birimiz sevdiceğimizin -sevebilen için geçerlidir- bir gülüşüne dünyaları değişmeyiz ki. hangimiz ileride doğacak çocuğumuz için gece gündüz uykusuz kalmayız, bir lokma ekmeğimiz yoksa paylaşmayız ki ? elbette hepimiz. işte bu gibi tüm güzel duyguları içinde barındırır, uçuruma sürüklediği gibi hayat. önemli olan tutunmayı bilebilmek. bakmayı değil görmeyi öğrenmektir. kapitalizmin getirdiği para hırsıyla maddi çıkarlar üstüne değil, az biraz maneviyat ve mutluluğun asla satın alınamayacağı üzerinde durduğunda, bu ihtimali sevdiğinde güzeldir hayat.
çağ gereği bireylerin toplum içinde yaşamasıyla aynı sanat akımları gibi, sanat için toplum ve toplum için sanat kavramlarıyla da örtüşür, yaşama sanatı. bireyler toplum içinde yapmalıdırlar, ya da farkıda olmadan yapıyorlar en azından uğraşıyorlardır bu sanat için. biraz toparlayamamış olsamda işin daha özü; iletişimdir. bu sanat dalında ki en önemli etkenlerden birisdir. resmin boyası, müziğin çalgı aletidir iletişim. bireyi var edende yok edende iletişimdir. karşındakini anlatma ve kendini anlatabilme. zira hangi birimiz ekmeğini sadece kendisi yapıyor, buğdayından yumurtasına kadar ? ya da kazağımızı hangimiz kendimiz örüyoruz, ipliği kendimiz hazırlayıp ? yani muhtacız, toplumun getirdiklerine, getireceklerine. işte bu sebeple iletişim, iletişimden doğan anlayış çok önemlidir. bunun içinde dolaylıda olsa okumayı ve dinlemeyi bilmek, kendi tecrübelerini paylaşmak insanların tecrübelerinden yararlanmak şarttır ki " kelimerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsınız" görüşüyle paralellik göstersin.
biraz karışık, biraz kurgumsu bir sanattır, yaşama sanatı. gün gelir vezir gün gelir sefil eder. ama nihayetinde nefes aldığını bilmek bu sanat için emek verdiğini görmektir. hele birde başarı gelirse, koltuğuna rahatça yaslanıp, eşinin getirdiği poğaça börek ilen açıp başlarsın okumaya kıyamadığın en güzel kitabına, kim bilir belkide sen bir kitap yazarsın ? sanat bu belli mi olur ?