herkes sek sek yürür
ben yalınayak koşarım
herkes gülerken ağlarsa
ben ağlarken gülerim
asık suratlara değil
anaç kikiriklere bayılırım
i̇çim ahu gözlüdür
herşeye aynadan bakarım
ozanlar çevresine
devedikeniyle göz kırparsa
ben temmuz sıcağıyla
gerdaniye buselikle yaklaşırım
kapı mandallarını hop hop
zıplatan da benim
yedi renk acem dibasını
okurlarımın önüne sererim
yaşamak benim sevincim
benim kanım sevgilim
yaşam biçimidir diye
ölümü de severim
salah birsel
bir bacağın yok, gözlerin görmüyorsa, başkalarının yardımıyla ihtiyaçlarını gideriyorsan ve herşeye rağmen başına gelenler sigara yüzünden olup hala arada bir sigara içebiliyorsan umursamadan, gülebiliyorsan herşeye rağmen işte budur yaşama sevinci.
"güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem:
eline sağlık tanrım leyla çok güzel olmuş
tanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş
keşke biraz ölmesem..."
(bkz:
bi r ki deneme)
tam olarak yaşama üzerine bir sevinç değil bu. yoksa kim napsın bir başına adada ve aç olup da yaşamayı.
buna sahip olanlar sanırım her ahval ve şerait altında dahi... bilemiyorum serumla verilse yeminlen yatacağım (hastane falan)
bende olmayandır. bulanların acil rh+ (of bu ne sıkıcı yaz) ve kayış kopar.
çocukken bir miktar barındırıyor her bünye diye düşünmekteyim am'ma ve lakin eşşeklik mertebesine yaklaşırken minik sıpalar işler değişiyor. olması mı lazım ondan da emin değilim.
bunca yazarı, şairi... yani yalnız ol, çirkin ol, mutsuz ol, zeki olacaksın tabi o da soru mu... ee, ya sonra (benim kafam ya karışık ya iyi ya da değil zahmet edip okuyanlar doladıklarımı açsın boynuna assın)
ama kimse beni suçlayamaz (doğrarım ben de rahatlarım bünyeye iyi gelir) ben denedim, zorladım, ittirdim. olmayınca olmaması ve bunun dile getirilmesi: sonuç lütfen sperm bankaları noktasına geldiğimiz şu yüzyılda (çağın en renkli gelişmesi) biri benim yerime küfretsin!
ayrıca şu anda yaşama sevincini ve yaşama sevinç duyanları hiç sevmediğimi 'ulan bok mu var' diye sormamak için kendimi zor tuttuğumu belirteyim.
huzurlarınızdan surat ekşiliğiyle ayrılırım. beni izlemeye devam edin toplu halde gebereceğiz!
bazen karşıdan karşıya geçerken bir arabanın bana çarpmasından ciddi anlamda korkuyorum. o günlerde hiç ölesim olmuyor. bazen ama.
bu olsa gerek.
azcık üstüne çıksam ya da altına düşsem de mutlaka geri döndüğüm statüm. gözüm çok alıştı ama.
karabükte bir zihinsel engelliler okulu.
garip bir eğimle grafik haline getirilebilecek sevinç.
önce çocuksundur, çokçadır bu sevinç. sonra ergensindir, dip yapar. sonra yetişkin ve olgunsundur, ortalamalarda seyreder. bir ara yine yukarılara doğru meyleder (kendini gerçekleştirme) sonra genel olarak yaşlandıkça "allahım al canımı kurtar" seviyelerine kadar düşer. tabi çevresel faktörlere göre dalgalanmalar, olağan dışı hareketlenmeler görülebilir, normaldir.
" ölümlerle ve insanlık tarihinin acılarıyla paslanmış, üzerinde gelmiş geçmiş bütün insanların ağız izlerini taşıyan gezegenin en büyük "emziğidir" "yaşama sevinci"...
acıkacak ve labirent koridorları boyunca yorulmadan peynir kokusunu kovalayacaksın. koridorları iyice aşınmış bir labirentte canın peynir yemek istemiyorken ısrarla bayat peynirin peşinde dolanmaktır "yaşama sevinci"
*
çoğu zaman bana uğramayan sevinçtir.
hayatın attığı kazıklar tarafından itinayla budanır.
çok erken kaybettiğim eskiyi arama sebebim.
sınavların olmadığı zamanlarda içimi kaplayan duygudur. her sınavım olmadığını fark ettiğimde bir kat daha artarak ilerler.
umutları doğuran günlerde kuvvetlenen duygudur..umudun ışığı söndükçe sevinç azalır,beden sıkılır,ruh yorulur.. umut yeşerdikçe yaşanılan anların sevinci coşar,yüz güler..güldükçe devamı gelir..çevreside yeşillenir,güneşlenir..yaşama sevinci önemlidir yaşamak her şey sayılabilir ancak sevinci olmayan bir hayat yaşamaya değerliğini yitirir,yaşarken ölmek deyimini gündeme geitirir..