yazlık

1 /
battal boy cekirge battal boy cekirge
misafir ağırlamaktan başka bir işe yaramayan,parayla yorgunluk yaratma binası.gitmesi bir dert gitmemesi bir derttir.gidince yatılı misafire hizmet etmekten tatil yapılmaz,yılların emeğiyle biriktirilmiş para resmen göte kaçar.
gitmezseniz de hırsız girer.o olmasa su saati patlar etrafı su basar.her baharda ya tadilat ya boya badana ister,bir şekilde masraf çıkarır.
yazlık kesinlikle beladır,para yatırılmamalıdır.
sidar sidar
mangalın anavatanı olduğu tahmin edilen, deniz kenarı olması muhtemel; lakin yeri tam tespit edilememiş, her mangal yapılan kıyı kesiminin olduğunu iddia eden eski bir medeniyet.
panavision panavision
küçük yaşımızdan beri belki en iyi dosları endindiğimiz yerdir yazlık siteler. ablalar/abiler kendi kardeşlerini kaynaştırır birbirleriyle ve bu diğer kardeşler en iyi arkadaşlarımız olur, aynı kader paylaşılır çünkü (kardeşten kurtulmak isteyen ablalar/abiler) ilk önce masum oyunlar başlar, saklanbaç, kovalambaç, hırsız polis ve bisikletle konvoy yapıp tüm siteyi dolaşmak (tabi balkonda oturan herkese de afiyet olsun yada iyi akşamlar denir), seneler geçtikce kız/erkek rolleri belirlenir ve oyunlar dansa davet gibi şeyler olur, ilk aşklarımızı yaşarız bu oyunlarla. birkaç sene geçer herkesin kız/erkek arkadaşı olur artık çocukluk oyunları bitmiştir yerine balkonda okey oynamak gelir. o masum yazlık yılları unutulmuştur ve bazen sıkıcı gelir günler bu şehire uzak yazlıklarda, taa ki bir ses gelene kadar..

- iyi akşamlar....vinnnn
- iyi akşamlar....vinnnn
- iyi akşamlar....vinnnn
- iyi akşamlar....vinnnn
- iyi akşamlar....vinnnn
- iyi akşamlar....vinnnn
- iyi akşamlar....vinnnn
- iyi akşamlar....vinnnn

yine hatırlarız o eski günleri ve biraz hüzün dolar içimiz

- bekleyin veletler ben de geliyorum!!
absinthe absinthe
yıllardır her gittiğimde içimi heyecanla kaplayan yerdir..
küçükken gider gitmez,daha eşyalar arabadan eve taşınırken hemen sitenin içinde tur atar kim gelmiş diye bakardım..gelenlerle kucaklaşıp "biz de şimdi geldik,birazdan çıkarım" derdim.o sıralar 15-20 kişilik gruptan her gün 2-3 kişi gelirdi zaten.temmuzun başında grup tamamlanır..yaramazlıklar,eğlenceler,oyunlar başladı..bi anda biterdi yaz.bu sefer içimi bi üzüntü kaplar her gidenin arkasından ağlardım..seneye,seneye yine aynı şeyler..elbette ki en saf,temiz dostlukların ilk adımıydı bunlar..
yaş biraz ilerleyip de ortaokul-lise çağlarına gelindiğinde akşam eğlencelerimiz başlamıştı.artık 12 ye kadar izin vardı..o sıkıcı,küvet kadar havuzu dışında hiç bir aktivitesi olmayan o sitede deli dolu,çılgın çağlarda yapılmayan şey kalmazdı..hava karardıktan sonra sahilde mutlaka "bir gün bir çılgınlık edip seni sevdiğimi söylesem.." şarkısıyla gitar çalmaya başlayan biri ve etrafında birbirinden hoşlanan bi sürü kalabalık duygusal şarkılar eşliğinde birbirine bakardı..kimi zaman yeni yeni içmeye başlayan genç bünyeler hemen sarhoş olur ateş yakar etrafında darbuka eşliğinde oynar,gecenin bi saati kıyafetiyle denize atlar sonra da sahilde sızardı.ilk ve en güzel aşkların yaşandığı yerdi burası..yaz sonu gelip de ayrılık kafalara dank edince eskisine göre daha bi hüzünlerdi herkes..
iyice büyüyüp de herkes üniversiteli olunca yine ayrı bi heyecanı vardır buranın.sabahlara kadar edilen sohbetler,anılar,şarkılar,gülünür,ağlanır..en önemlisi artık öyle bi bağ oluşur ki,hayatın boyunca unutamayacağın şeyler yaşadığını ve bu insanlardan kopamayacağını,kopmak istemediğini anlarsın..

insanlar rahattır burda..balkondan balkona konuşan,7.kattan “oğlum şehmuz yemek hazır,gel hadi” diye denizdeki oğluna bağıran,havuza giderken “kızım annene söyle kahveye bekliyorum” diye yakalayan teyzeler görmek mümkündür,tüm yaz boyunca sabahtan akşama kadar okey oynayan sitenin en işlek yerine masa atıp da etrafı kesen amcalar,teyzeler de vardır..*
devil devil
gidildiğinde yarı sevinç yarı hüzün veren yerlerdir. hüznün sebebi şehirdeki arkadaşlardan,internetten ve şehrin çeiştli imkanlarından uzak kalınması, sevincin sebebi ise yazlıkta bulunulan süre içerisinde özgürlüğün maksimum seviyede olması ve şehirde yapılan rutinlerin değişecek olmasıdır.

ilk gidildiğinde evin kıştan kalan nemli kokusu ağır basar. azıcık temizlendikten sonra içeri mis gibi deniz havası dolar, dışarıda yürüyüş yapan, denizde yüzen insanların sesi, dalgaların sesine karışır. evin içindeki sessizliği bu huzur veren gürültüler bozar. herkes cıbıl dolaşır, bir yerlerini teşhir etmeyi sevdiğinden değil, tamamen rahatlık olması için (yazlığın amacına uygun olarak). mesela benim şehirde atlet-şort dolaşmam mümkün değilken, yazlıkta da pantolon giymem sözkonusu bile olmaz. yazlık mekanlarda çizgili pijamalı amcaların çokluğu da bu yüzdendir.

yazlıklarda günler hep haftasonuymuş gibi geçer. tek farkı denize girmek için sabah erken kalkılmasıdır (normalde sabah 11dan önce uyanmakta zorlanan ben yazlıkta 9 civarı kahvaltıya oturmuş olurum). sabah annenin keyfine göre süper ile mükemmel arası kahvaltılar yapılır, evin genci kahvaltıdan önce gidip sıcacık ekmek, gazete ve isteğe bağlı olarak pastaneye uğrayıp poğaça, börek alır. geri döndüğünde onu tereyağı, bal, 2 çeşit reçel, 2 çeşit peynir, zeytin (üzerinde hafif zeytinyağı gezdirilmiş ve biraz kekik serpilmiş olarak) taze domates ve salatalıktan oluşan çoban salata ve yeni demlenmiş çay beklemektedir. tvde aptalca bir program açılıp yemeğe girişilir. bu mükellef sofra afiyetle yendikten sonra anne bulaşıkları yıkar, gazeteler okunur (anne genelde denize girmeyi sevmeyip, güneşlenmeyi yeğlediğinden gazeteyi sahilde okumayı tercih eder). mideler biraz yerine geldikten sonra denize gitme aşaması başlar. herkes mayolarını giyer, havlular, güneş kremleri, kafilede ufak çocuk da varsa bir sürü kum oyuncağı ve simit, kolluk tarzı yüzme öncesi gereken araçlar alınır. sahile inildikten sonra güzel bir yer aranmaya başlanır. ilk oturulan yer önemlidir çünkü büyük ihtimalle bütün yaz boyunca aynı yere oturulur, sanki bir yer paylaşımı varmış gibi (tamamen içgüdüsel bir olaydır hiçbir mantığı yoktur). sahilde biraz ısındıktan sonra denize girme aşamasına geçilir. denizde erkek egemenliği hakim olur, kızlar denize girmektense, güneşe karşı yatmayı ve kumsalda muhabbet etmeyi tercih ederler (bu tamamen gözlemsel bir tespittir). kumsalda birkaç arkadaş bulunduktan sonra sahil boyunca yürüyüşler yapılır veya denizde eğlenmenin yolları aranır. bu birkaç saatlik deniz seansından sonra eve dönülür, duşlar alınır. duş alındıktan sonra insanda ya bir yorgunluk ya da büyük bir açlık olur (ya da ikisi birden). genelde yorgunluk ağır basar ve evin en serin odasında öğle uykusu denilen o güzel aktivite yapılır. kalkınca açlık artık dayanılmazdır ve evdeki imkanlara göre ikindi yemeği veya atıştırması yapılır. güneşin batmasına doğru dışarıdan sesi fazla açılmış tv sesleri gelir (bunun sebebi yazlıktaki yaşlı insanların "hadi evladım haberler başladı aç biraz sesini bakiim" demeleri olabilir). haberler izlenirken acıkma durumuna göre akşam yemeği veya ikindi çayıyla beraber bisküvi, poğaça, kurabiye vs. tarzı şeyler yenir. güneş battıktan sonra iki seçenek vardır, ya evin balkonunda oturup gelen geçen insanlar izlenir, muhabbet edilir, ya da dışarı çıkılıp sahilde bir yürüyüş yapılır, dondurma yenir (dondurma burda önemli bir faktördür, insanın canı çektiyse sırf dondurma için dışarı çıkabilir, yürüyüş de sadece dondurmacıyla ev arasında olur). dışarı çıkmak için yazlıktaki arkadaşlar da önemlidir. biri çağırırsa gitmemek olmaz, anneden babadan dışarı çıkmak için izin almak yazlıkta sorun olmaz, genç insanların yazlıkta en sevdiği olaylardan biri budur (üniversiteye gelene kadar izin mekanizması geçerlidir, o yaştan sonra izin almak sadece formalite icabıdır, "ben dışarı çıkıyorum haberiniz olsun" deme yoludur). geç saate kadar dışarıda takıldıktan sonra evde bir iki muhabbet döner, kafa dinlemek isteyen balkonda kalır, geri kalan yatıp uyur ya da uyumaya çalışır çünkü sivrisinek denilen illet mahluk sizi uyutmamak için elinden geleni yapar. sadece ısırmakla kalmaz, gider kulağın orda da tur atar "ben burdayım beni öldürmeden uyuyamazsııın" der ve nuri alço kahkahaları atar (bu kısım biraz hayal gücü). rutin bir yazlık günü aşağı yukarı böyledir.

cumartesi pazarın geldiği, yazlık mekanın dışarıdan gelen insanlar yüzünden kalabalıklaşmasından anlaşılır. haftasonu kumsalda adım atacak yer olmaz, yazlığın çarşısı pazarı dolar taşar. asıl yazlıkçılar için haftasonu genelde misafir ağırlamakla geçer. okey taşlarının ve tavla zarlarının sesi bol bol duyulur. sahil yolundan uğultu şeklinde gürültü hakimdir. gece saatler ilerledikçe okey taşlarının gürültüsü dalgaların sesine karışır, sanki büyük bir toplantı yapılmış da herkes dağılmışçasına bir huzur hakim olur. pazar gününün yorgunluğundan dolayı, haftanın en sessiz sabahı pazartesi sabahı olur yazlıklarda.

sonuç olarak yazlık olayı insana çok şey katabilir. hergün yüzmek insanı fit yapar (bkz: fit olmak), denizden sonra duş almak cildi güzelleştirir (kışın vücudumun çeşitli yerlerinde çıkan sivilceler, yazlıkta kaldığım süre içinde yok oluyor), temiz havadan dolayı iştah açılır, düzenli uyku ve yemek insana sağlık katar, akşamları sosyalleşmek için uygun aktiviteler olur, şehrin gürültüsünden uzak kalmak iyi gelir, stres azaltır.
joachim murat joachim murat
açılır içimin yaz gülmeleri
iyi yazılmış kötü okunan şiirler gibi
vazgeçilebilir bir öğlesonrası
tadından yenmiyorsa
tadı nasıl biliniyor
mademki yenmiyor bu
güneş suyuna siesta çorbası?

açılır içimin sayfiye yerleri
yaşasın sosyalizmir’in işsiz güçsüz öğlesonları!
havuz klorunda yıpranan gençliğim eyvah!
rica etsem sırtıma sürer misiniz
kaçırdığım fırsatları?
açılır yüzümün yazlık bahçesi
evet belki artık çok geç ama
herkes bilsin ki zamanında gençlerbirliği’nden
istediler
ama ben gitmedim!

(bkz: yılmaz erdoğan)
kral padişah kral padişah
vay be sonunda bu kelimeyi duydum.gerçi sezon tam açılmasında az da olsa şu an gittiğim yazlıkta biraz kalabalıklar oluşmaya başlamış.şimdi yazlık deyince olmazsa olmazlar vardır.bir kere almanya'da çalışmış gurbetçiler kesin vardır.halk tabiriyle alamancılar bunların çoçukları mahallenin kekleridir. genelde küçüklük dönemlerinde bu çoçuklar bir nevi mahallenin sponsorlarıdır. bir de bu almancıların kızları varsa herkes o kızı tavlamaya çalışır ve bu kızı tavlayan yazı iyi geçirir.çünkü bu kızlar biraz daha rahattır.eskiden hep bu almancı kızlara bakardım.yazlığın diğer karekterleri yaşlı amca ve teyzelerdir.koca gün bahçede otururlar.başka yazlığın en güzel kızı olur bir de kavgacı tipler olur.az mı böyle tipleri dövmedim eskiden.kavgalar da kız yüzünden olur.genelde bu yazlık mekanlarda nerde dandik bir mekan vardır orası çok meşhur olur.örneğin kumburgaz'ı bilenler varsa keyif adlı mekanı buna örnek gösteririm.sezon öss sınavında sonra açılır.bu yazlığın sevmediğim yönü hep aynı tipler olur hiç yeni tipler gelmez.bir süre sonra aynı kızla 2 yıl sonra tekrar çıkmaya başlamıştım o kadar aynı tipler.ayrıca geçen sene bir kaç gözlemimde oldu 14,15 yaşındaki toy kızlar işte esrar tarzı şeylere merak duyması bu mekanlarda çok kolay oluyor gerçi ben bu kızları bu kötü alışkanlıklardan uzak tutuyorum tabi bunuda ancak kızlarla birlikte vakit geçirdiğim zaman yapabiliyorum ,son olarakta yazlıklarda bir süre sonra insan evini özler ve kış döneminin gelmesini bekler özellikle lise dönemlerinde okullar açılsada gitsek isteği belirtilir.
1 /